Boşanma Davası Devam Ederken Sadakat Yükümlülüğü

Boşanma Davası Devam Ederken Sadakat Yükümlülüğü

Boşanma davası devam ederken tarafların bu süreçte hangi yükümlülüklerinin bulunduğu hakkında yanlış bilinen pek çok bilgi bulunmaktadır. Çekişmeli boşanma davasının süreci tarafların arasındaki uyuşmazlığa göre bazı durumlarda uzun bir süreyi kapsamaktadır. Bu durumda dava sürecinin uzaması tarafları sadakatsiz davranışlara yönlendirebilmektedir. Toplumda boşanma davası açıldığında tarafların birbirlerine karşı tüm sorululuklarının bittiğine ilişkin yaygın bir yanlış düşünce bulunmaktadır. Yazımızda boşanma davası devam ederken sadakat yükümlülüğünden ve ihlalinde sonuçlarının neler olabileceğinden, boşanma davası açtıktan sonra aldatma durumunda sonuçları ve buna ilişkin Yargıtay kararları hakkında ayrıntılı bilgi vermeyi hedefliyoruz.

Boşanma Davası Devam Ederken Sadakat Yükümlülüğü

Boşanma dava süreci genellikle uzun ve duygusal açıdan karmaşık bir süreci barındırmaktadır. Yargılamanın uzunluğu ve taraflar arasındaki boşanma davasında yaşanan uyuşmazlıklar nedeniyle taraflar bazen 3.kişilerle görüşmeye başlayabilmektedir. Genellikle bunu yaparken zaten boşanma davamız var benim bir sorumluluğum kalmadı şeklinde yanlış bir düşünceye kapılmaktadır. Bu yanlış düşüncenin hukuki açıdan olumsuz sonuçları bulunmaktadır.

Sadakat yükümlülüğü TMK Madde 185 – ”Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur.

Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler.

Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” şeklinde düzenlenmiştir.

Evlilik birliğine ilişkin yükümlülüklerden biri olan sadakat yükümlülüğü boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam eder. Yani boşanma davası devam ederken sadakat yükümlülüğü devam etmektedir. Boşanma davasının açılması eşlerin sadakat yükümlülüğü ortadan kaldırmaz. Her dava açıldığı tarihteki şartlara tabidir. Dolayısıyla boşanma davası devam ederken oluşan olaylar görülmekte olan boşanma davasında hükme esas alınamaz, ancak yeni bir dava konusu yapılır ve ispat edilirse birleştirilerek görülecek yeni boşanma davasında bu sebeple boşanma kararı verilebilir. Bu nedenle boşanma davası devam ederken sadakat yükümlülüğünün ihlal edilmesini durumunda buna ilişkin yeni bir dava açılabilir. Mahkeme tarafından yeni açılan dava ile görülmekte olan boşanma davası birleştirilerek gerekli inceleme yapılır.

Boşanma Davası Devam Ederken Sadakat Yükümlülüğü Yargıtay Kararı

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 19.12.2014 tarih 2014/8606 esas 2014/26096 sayılı kararında

”Evlilik birliğine ilişkin yükümlülüklerden biri olan “sadakat yükümlülüğü” (TMK md 185/3) boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam eder. Eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışı, boşanma davasının açılmasından sonra meydana gelmiş olsa bile bu hususun diğer eş tarafından soyut iddiadan ibaret kalmayacak şekilde delillendirilmesi durumunda; mahkemece bu iddianın davayı etkileyen önemli bir hadise olduğu kabul edilerek üzerinde durulması gerekir. Zira sadakatsizlik iddiasının sabit olması durumunda, kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak takdir edilecek boşanmanın sonuçlarından olan nafaka (TMK.m.175) ve tazminat (TMK m. 174/1-2) taleplerinin bundan etkilenmesi söz konusu olacaktır.

Davacı-karşı davalı (kadın) tarafından temyiz dilekçesinin eki olarak sunulan 14.04 2014 tarihli dilekçe ile davalı-davacı (koca)’nın bir başkasıyla düğün yaparak birlikte yaşamaya başladığı ileri sürülerek buna ilişkin fotoğraf ve düğün davetiyeleri sunulmuştur. Açıklanan nedenlerle; mahkemece yeni hadise şeklinde ileri sürülen ve davada verilen hükmü önemli ölçüde etkileyecek nitelikteki sadakat yükümlülüğüne aykırılık iddiası üzerinde durulup, sonradan sunulan delillerin bu çerçevede incelenerek bu konuda hakimin davayı aydınlatma ödevi (HMK md 31) gereğince taraflardan açıklama istenilmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilip, gerçekleşecek sonucuna göre, dava ve karşı boşanma davası, kusur dağılım ve derecesinin belirlenmesi, boşanmanın sonuçları olan tazminat ve nafaka taleplerinin de buna göre karara bağlanması için hükmün bozulması gerekmiştir.”

İlgili Makale: Zina Nedeniyle Boşanma Davası

Boşanma Davası Devam Ederken Başka Biriyle Görüşmek

Boşanma dava süreci çeşitli nedenlerle uzun bir süreyi alabilmekte ve bu durumda boşanmada kararlı olan taraflar başka kişilerle görüşme noktasında yanlış bir durum olmadığını düşünmektedirler. Ancak taraflardan birinin boşanma sürecinden başka biriyle görüşmesi durumu, boşanma davasında karşı tarafça fark edilmesi durumunda hukuki bazı sonuçlar doğabilmektedir. Taraflar arasında boşanma kararı verilip bu karar kesinleşene kadar eşlerin birbirine sadakat yükümlülüğü devam etmektedir. Bu nedenle taraflardan birinin dava sürecinde başka biriyle görüşmesi durumunda karşı taraf eğer bu durumu ispat edecek delilleri varsa yeni bir dava açarak bu olayları boşanma nedeni olarak sunabilir. Bu durumda görülmekte olan boşanma davasında evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde kusurlu olmasanız bile boşanma davası sürecinde yaptığınız davranışlar nedeniyle kusurlu hale gelebilirsiniz.

Buradaki önemli noktaya dikkat çekmemiz gerekirse boşanma davası devam ederken başkasıyla görüşülmesi durumu devam eden boşanma davasına konu edilemez. Her dava açıldığı zamanın koşullarına göre değerlendirilir. Bu nedenle boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleşen üçüncü bir şahısla olan görüşme bu davada öne sürülerek kusur yüklenemez. Ancak karşı taraf başka kişiyle olan görüşmeyi ispatlayacak delilleri bulunuyorsa ek dava açabilir ve boşanma dava dosyalarının birleştirilmesi isteyebilir. Bu durumda bu durumda kusur belirlemesinde göz önünde bulundurulur.

Boşanma Davası Açtıktan Sonra Aldatma Sayılır Mı?

Boşanma davasının açılmış olması her iki tarafın da sadakat yükümlüğünü ortadan kaldırmaz. Yani boşanma davası devam ederken sadakat yükümlülüğünün ihlal edilmesi halinde aldatma sayılacaktır. Boşanma davası açtıktan sonra taraflardan birinin güven sarsıcı davranışlar içerisine girmesi genellikle boşanma davası yargılamasının uzun sürmesi nedeniyle olmaktadır. Bu süreçte boşanma davasında halihazırda boşanmaya neden olan tüm olayların gösterildiği için dava açıldıktan sonra boşanma davasına yeni olayları sunulamayacağı düşünülür ve taraflar boşanma davası açtıktan sonra daha rahat davranabileceklerini düşünürler.

Ancak düşünülenin aksine boşanma davası açtıktan sonra aldatma durumunun diğer tarafça fark edilmesi durumunda görülen boşanma davasında bu durum öne sürülemese de yeni bir dava açılabilmektedir. Açılan yeni dava ile görülmekte olan boşanma davası bir birleştirilerek dosyaya sunulan tarafların iddia ve savunmaları kapsamındaki tüm deliller değerlendirilip, tarafların kusur durumları incelenerek, tek bir kusur belirlemesi yapılıp, belirlenecek kusur durumuna göre de talepler hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilir. Bu süreç karmaşık pek çok hukuki durumu barındırdığından alanında uzman avukattan yardım alınması önemlidir.

Boşanma Davası Devam Ederken Eşler Aynı Evde Kalabilir Mi?

Taraflar boşanma sürecine girdiklerinde davada uyuşmazlık yaşadıkları olaylar ve konular nedeniyle genellikle aynı evde kalmaları mümkün değildir. Taraflar arasındaki çekişme boşanma davası sürecinde en yüksek seviyeye geleceğinden tarafların boşanma davası devam eşlerin aynı evde kalmamaları beklenir. Eşlerin zorunluluk sebebiyle bir arada kalmaları boşanmada af sayılan hallerden değildir. Ancak eşlerin zorunluluk bulunmamasına rağmen aynı evde kalmaları boşanmada af sayılan hallerdendir. Bu durum boşanma davasında tarafların birbirlerine kusur olarak yüklediği olayları affettiği ya da en azından hoşgörüyle karşıladığı anlamına gelir. Affeden taraf da af durumundan önceki olayları boşanma nedeni olarak öne süremez, sürdüğü noktada da kusur belirlemesinde göz önünde bulundurulmaz.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 28.11.2013 tarih 2013/14017 esas 2013/28019 sayılı kararı

” Boşanma davasına rağmen tarafların aynı evde birlikte yaşamaya devam ettikleri, ortak hayatı sürdürdükleri, cinsel beraberliklerinin de olduğu yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Esasen davacı da ” davalı istediği için birlikte olduklarını” ifade etmekle, bu hususu kabul etmiştir. Davaya rağmen zorunluluktan kaynaklanmadıkça eşlerin aynı evde birlikte yaşamaya devam etmeleri, evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını ve çekilebilir olduğunu gösterir. Bu durumda boşanmaya karar verilemez. İsteğin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır”

Boşanma Davası Devam Ederken Aldatma Yargıtay Kararı

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 22.05.2019 tarih 2018/4441 esas 2019/6576 sayılı kararında

”Davacı-karşı davalı erkek 04.09.2015 tarihinde evlilik birliğinin sarsılması (TMK m.166/1) ve hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış (TMK m. 162) hukuki sebeplerine dayalı boşanma davası açmış, davacı-karşı davalı erkek tarafından 31.05.2016 tarihinde dava tamamen ıslah edilerek zina (TMK m. 161) olmazsa evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuksal sebeplerine dayalı olarak boşanma talep edilmiş, mahkemece davacı-karşı davalı erkeğin davasının kabulü ile tarafların zina (TMK m. 161) hukuki sebebiyle boşanmalarına karar verilmiştir.Yapılan yargılama ve toplanan delillerden ıslah dilekçesi ile iddia edilen zina vakıasının yargılamanın devamı sırasında davacı-karşı davalı erkek tarafından açılan dava tarihinden sonra 04.12.2015 tarihinde gerçekleşen bir olaya ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

Her dava açıldığı tarihteki koşullara tabi olup dava tarihinden sonra meydana gelen olaylar eldeki boşanma davasında taraflara kusur olarak yüklenemez. Bu sebeple, davacı ıslah yoluyla, dayandığı vakıaları değiştirebilir veya davaya yeni vakıaları dahil edebilir ise de, boşanma davasının devamı sırasında işlendiği iddia olunan zina fiilinin veya başkaca bir kusurlu davranışın ıslah yoluyla olsa dahi eldeki boşanma davasında davalı-karşı davacı kadına kusur olarak yüklenmesi ve davanın bu sebeple kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Açıklanan sebeplerle, davacı-karşı davalı erkeğin zina (TMK m. 161) hukuki sebebine dayalı boşanma davasının reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 06.06.2023 tarih 2022/11393 esas 2023/2932 sayılı kararında

”Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacı erkek tarafından … 1. Aile Mahkemesinin 2017/34 Esas sayılı dosyasında evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davası açılmış, verilen boşanma kararı istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek nihai olarak 30.06.2020 tarihinde Dairemizce onanarak kesinleşmiştir. Ancak, verilen boşanma hükmü kesinleşmeden eldeki davada davacı erkek tarafından 26.06.2020 tarihinde zina hukuki sebebine dayalı olarak boşanma davası açılmış ancak yargılamaya dosyalar birleştirilmeden devam edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince de belirtildiği üzere, taraflarca daha önce açılıp karar verilen dosyadaki boşanma hükmü kesinleştiğinden eldeki davada erkeğin boşanma istemi yönünden dava konusuz kalmış ise de boşanma kararının kesinleşmesinden önce erkek tarafından açılan eldeki bu dava nedeniyle, taraflar arasında boşanma davalarına ilişkin kusur durumu henüz taraflar yönünden bütünüyle kesinleşmemiştir.

2.Bölge Adliye Mahkemesince hem daha önce açılıp görülen boşanma dava dosyasında kesinleşen kusur durumları, hem de erkeğin eldeki boşanma dava dosyasındaki tüm delillerle belirlenecek tarafların kusur durumları harmanlanarak, erkeğin eldeki davadaki tazminat talepleriyle ilgili hukuka uygun olarak hüküm kurulması gerekirken; eldeki boşanma dosyasında erkeğin maddî ve manevî tazminat taleplerinin yerinde olmadığı gerekçesi ile tazminat taleplerinin reddi doğru değildir. O halde; İlk Derece Mahkemesince erkek tarafından açılan önceki tarihli boşanma davası ile eldeki boşanma dava dosyasındaki tarafların iddia ve savunmaları kapsamındaki tüm deliller değerlendirilip, tarafların kusur durumlarının harmanlanması ve tek bir kusur belirlemesi yapılması, belirlenecek kusur durumuna göre de erkeğin fer’î talepleri hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 22.06.2015 tarih 2014/28212 esas 2015/13216 sayılı kararında

”Eşler birbirine sadık kalmak zorundadırlar (TMK.md.185/3). Bir boşanma davasının açılması durumunda eşlerin sadakat yükümlülüğü elbette ortadan kalkmaz. Bunun aksi de düşünülemez. Nitekim boşanma davasının açılmasıyla eşler arasındaki cinsel sadakat yükümlülüğünün “kalktığına” ve dava tarihinden sonra gerçekleşen sonraki cinsel sadakate aykırı davranışların “yeni bir dava” konusu yapılamayacağına ilişkin bugüne kadar alınmış hiçbir Yargıtay kararı da bulunmamaktadır. Boşanma davalarında uygulanacak yargılama usulü Türk Medeni Kanununun 184 ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile emredici olarak düzenlenmiş olduğundan eşlerin sadakat yükümlülüğünün evlilik süresince geçerli olmasına ilişkin “maddi hukuk kuralı” taraflara ön inceleme aşaması tamamlanıncaya kadar usulüne uygun şekilde dayanılmayan vakıalara dayanma ve bu vakıalara ilişkin delil sunma hakkını vermez.

Davacının açtığı boşanma davası davalının tam kusurlu olduğu, birlik görevlerini yerine getirmediği, ayrı ev açmadığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerekçesi ile kabul edilmiştir. Ne var ki mahkemece davalının kusurlu davranışları arasında sayılan sadakatsizlik eylemi dava açılmasından sonra meydana gelmiştir. Her dava açıldığı tarihteki şartlara tabidir. Davadan sonra oluşan vakıalar görülmekte olan boşanma davasında hükme esas alınamaz, ancak yeni bir dava konusu yapılır ve ispat edilirse birleştirilerek görülecek yeni boşanma davasında bu sebeple boşanma kararı verilebilir. Mahkemece boşanmaya sebep olan diğer kusurlu davranışlar da davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde değildir. Gerçekleşen bu duruma göre davacının manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.

Sadakat Yükümlülüğünün İhlali Nedir?

Evlilik birliğinde sadakat yükümlüğü denildiğinde akla ilk gelen kavram genellikle tarafların birbirlerine sadık olması, duygusal veya cinsel anlamda üçüncü kişilerle görüşmemesi akla gelmektedir. Ancak sadakat yükümlülüğü çok yönlü bir kavramdır. Sadakat yükümlülüğü eşlerin evlilik birliğine zarar verebilecek tüm davranışlardan uzak durmaları anlamına gelmektedir. Sadakat yükümlülüğünün en belirgin yönü, eşlerin üçüncü kişilerle cinsel birliktelik kurmaktan kaçınmalarıdır. Ayrıca eşler üçüncü kişilerle olan ilişkilerinde sadakatsizliği çağrıştıracak ya da kolaylaştıracak davranışlardan uzak durmaları gerekmektedir.

bir yorum bırakın

Hemen Ara