Mirasçılar Vasiyetnameye İtiraz Edebilir Mi?

Mirasçılar Vasiyetnameye İtiraz Edebilir Mi?

Murisin ölümünden sonra geriye bıraktığı malvarlığının nasıl paylaştırılacağı, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş olup, vasiyetname bu süreçte önemli bir irade beyanı niteliğindedir. Miras bırakan ölüme bağlı tasarruflardan olan miras sözleşmesi ve vasiyetname ile mal varlığının nasıl paylaştıracağı yönünde irade beyanında bulunabilir. Ancak vasiyetnamenin kanunda öngörülen iptal koşulların oluşması durumunda mirasçılar tarafından itirazlar gündeme gelebilir. Yazımızda mirasçıların vasiyetnamenin iptalini isteme süreci, vasiyetnamenin hangi hallerde geçersiz olacağı, vasiyetnamenin iptalini kimlerin talep edebileceği, vasiyetnamenin kısmen iptalinin mümkün olup olmadığı, vasiyetnamenin iptali davası için hak düşürücü sürelerle ilgili ayrıntılı bilgi vermeyi hedefliyoruz.

Mirasçılar vasiyetnameye itiraz edebilir mi?

Miras bırakan ölümünden önce mirasının kimlere ne şekilde paylaşılmasını istediğine dair iradesini içeren vasiyetname düzenleyebilir. Vasiyetname her ne kadar ölen kişinin iradesini ortaya koysa da vasiyetnamenin şekil şartlarına uyulmadan hazırlanması, vasiyetnamenin içeriğinin hukuka aykırı olması miras bırakanın gerçek iradesini ortaya koymayan zorlama aldatma veya korkutma sonucunda hazırlanması, murisin yaşı veya sağlık problemleri nedeniyle ehliyetsizlik halinin bulunması durumunda mirasçılar tarafından itiraz edilmesi mümkündür.

Miras bırakan kişi vasiyetname hazırladıktan sonra her zaman başka bir vasiyetname hazırlayarak veya vasiyetnameden tek taraflı dönerek bu tasarrufun iptalini sağlayabilir. Mirasçılar açısından ise bu hak ancak kişinin ölümüyle kullanılabilecektir. Yani mirasçılar vasiyetnamenin iptalini nedenlerinin miras bırakanın ölümünden önce öğrenmiş olsalar da ancak miras bırakanın ölümünden sonra itiraz edebileceklerdir.

Sonuç olarak mirasçılar vasiyetnameye itiraz edebilir mi sorusuna yanıt olarak miras bırakanın ehliyetsizliği, vasiyetnamenin yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmış olması, vasiyetnamenin içeriğinin hukuka veya ahlâka aykırı olması ve vasiyetnamenin kanunda öngörülen şekil şartlarına uymadan hazırlanmış olması durumunda itiraz edebilirler. Ancak vasiyetnamenin iptali davası hak düşürücü süreler ve iptal gerekçelerinin ispatlanması açısından titizlikle takip edilmesi gereken bir süreçtir. Bu nedenle sürecin alanında uzman avukatla takip edilmesi ileride hak kaybına uğramamanız açısından büyük öneme sahiptir.

Vasiyetname hangi hallerde geçersiz olur?

Vasiyetnamenin şekil şartlarına uygun olmadan yapılmış olması durumunda geçersiz hale gelir. Bu noktada şekil şartlarının uyulmamış olması durumunda vasiyetnamenin iptali davası açılması gerekir. Şekil şartlarının noksanlığı doğrudan vasiyetnamenin geçersizliği sonucunu doğurmayacaktır.

Vasiyetnamelere ilişkin şekil kuralları, Türk Medeni Kanununun m. 531 ve devamındaki maddelerde düzenlenmiştir. Vasiyetname, resmî vasiyetname, el yazılı vasiyetname veya sözlü vasiyetname yapılabilmektedir.

  • Resmi vasiyetname, iki tanığın huzurunda, resmî memur tarafından düzenlenir; miras bırakana okutulur veya okunur; miras bırakan, resmi memur ve tanıklar tarafınca imzalanır.
  • El yazılı vasiyetnamenin şekle uygun düzenlenmiş olması için, tamamen miras bırakanın el yazısıyla yazılmış olması, tarihin tam olarak belirtilmiş olması ve miras bırakanın imzasının bulunması gerekir.
  • Sözlü vasiyetnamede ise, diğer türde vasiyetname düzenleyemeyecek olağanüstü durumun bulunması, iki tanık tarafından miras bırakanın dinlenmiş olması, tanıklardan birinin vasiyetnameyi derhal, açık tarih belirterek yazıya dökmesi ve vasiyetnamenin iki tanık tarafından imzalanması veya tanıkların vakit kaybetmeksizin mahkemeye başvurarak tutanak tutturması gerekir.

Vasiyetnamenin kanunda düzenlenen söz konusu şekil kurallarına uymadan yapılması halinde Türk Medeni Kanunu madde 557 uyarınca, iptali İstenebilecektir. Şekil kurallarına aykırılık durumunda iptal davası açılıp mahkeme tarafından talep haklı görülürse kural olarak tüm vasiyetname şekil kurallarına aykırılıktan tamamen iptal edilir. Burada Türk Medeni Kanunun 558/3.maddesinde düzenlenmiş bir istisna vardır. İlgili düzenlemeye göre vasiyetnamedeki şekle aykırılık vasiyetnamenin hazırlanması sırasında tanıkların kendileri, eşleri veya hısımları lehine kazandırma yapmaları nedeniyle ortaya çıkmışsa vasiyetnamenin tamamı değil sadece söz konusu kişilere yapılan kazandırıcı işlemler iptal edilebilmektedir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 22.02.2021 tarihli 2020/10068 esas 2021/1776 sayılı kararında

”Okuryazar kişilerce, okuyamayan veya imzalayamayanlar gibi resmi vasiyetname düzenletme yolunun seçilmesi halinde de; TMK’nın 535. Maddesinin ikinci fıkrasında gösterilen şekle uyulmak zorundadır. Somut olayda vasiyetname, noter tarafından, şeker hastalığı bulunan ve diyaliz hastası olan miras bırakanın iyi göremediği için okuyamadığını beyan etmesi üzerine;okuryazar olmadığı belirtilerek, okuyamayan veya yazamayanlara özgü vasiyetname şeklinde düzenlenmiştir. Ne var ki, vasiyetnamede tanıkların “miras bırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını” tevsik eden beyanları yoktur. Bu beyanın yokluğu vasiyetnameyi geçersiz kılar. Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; TMK’nın 535. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen şekil şartlarına uygun olarak düzenlenmeyen vasiyetnamenin iptali talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar erilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir” şeklinde karar verilmiştir.

Vasiyetname hangi durumlarda iptal edilir?

Vasiyetname, murisin iradesini ölümünden sonra hüküm doğuracak şekilde ortaya koyduğu tek taraflı ve ölüme bağlı bir tasarruftur. Ancak bu irade beyanının geçerli bir şekilde hüküm doğurabilmesi için, hem şekil hem de içerik yönünden Türk Medeni Kanunu’nda öngörülen koşulları taşıması gerekmektedir. Vasiyetnamenin bu şartlara aykırı olarak düzenlenmiş olması, hukuken iptal edilmesini gündeme getirir.

Vasiyetnamenin iptali nedenler Türk Medeni Kanununun 557.maddesinde ” Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir:

  1. Tasarruf mirasbırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa,
  2. Tasarruf yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa,
  3. Tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlâka aykırı ise,
  4. Tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa” şeklinde düzenlenmiştir. Düzenlenmede belirtilmiş olan iptal sebepleri dışında başka bir sebebe dayanarak vasiyetnamenin iptaline ilişkin dava açılması mümkün değildir. Kanunda iptal sebepleri sınırlı olacak şekilde sayılmıştır.

Vasiyetname yapma ehliyeti Türk Medeni Kanununun 502.maddesinde ” Vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve onbeş yaşını doldurmuş olmak gerekir.” şeklinde düzenlenmiştir. Vasiyetname yapıldığı anda murisin ayırt etme gücünün bulunması gerekmektedir. Bu nedenle muris ayırt etme gücünü sonradan kaybetmesi durumunda vasiyetnamenin iptali istenemez. Miras bırakanın ehliyetsizliği noktasında iddia bulunuyorsa mahkeme tarafından vasiyetnamenin hazırlandığı tarihte fiil ehliyetinin olup olmadığına ilişkin rapor alınması gerekir.

Yargıtay 3.Hukuk Dairesi 04.06.2018 tarihli 2018/3204 esas 2018/6267 sayılı kararı

“Fiil ehliyetinin nispi bir kavram olması, kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kuruluşu olan … Kurumundan rapor alınmasını da zorunlu kılmaktadır. Esasen TMK m. 409/2’de akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği hüküm altına alınmıştır. O halde mahkemece, ehliyetsizlik iddiası yönünden, işlem tarihinde murisin fiil ehliyetinin olup olmadığının tespiti için … Kurumundan rapor alınması gerekirken, … Raporu alınmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.

Miras bırakanın iradesinin sakatlayabilecek haller , Türk Medeni Kanununun 557/2.maddesinde “yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama” şeklinde ifade edilmiştir. Türk Medeni Kanununun 504.maddesinde ” Miras bırakanın yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama etkisi altında yaptığı ölüme bağlı tasarruf geçersizdir. Ancak, miras bırakan yanıldığını veya aldatıldığını öğrendiği ya da korkutma veya zorlamanın etkisinden kurtulduğu günden başlayarak bir yıl içinde tasarruftan dönmediği takdirde tasarruf geçerli sayılır. Ölüme bağlı tasarrufta kişinin veya şeyin belirtilmesinde açık yanılma hâlinde mirasbırakanın gerçek arzusu kesin olarak tespit edilebilirse, tasarruf bu arzuya göre düzeltilir. ” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Bu nedenle miras bırakan iradesini sakatlayan sebebin ortadan kalkmasından sonra 1 yıl içinde vasiyetnameden dönmezse artık bu vasiyet geçerli hale gelir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 14.01.2013 tarih 2012/22612 esas 2013/10 sayılı kararı

”Dava dilekçesinde murisin düzenleme şeklindeki vasiyetnamenin iptali istenilmiştir. Olayımızda; ikrah olarak öne sürülen, husus, tanıkların beyanlarına göre murisin hasta olup, hastalığının son zamanlarında davalıların lehlerine vasiyetname düzenlemesi için baskı yaptıkları, vasiyetname düzenlemeye yanaşmadığı takdirde kendisine bakmayacakları yönünde korkutup, murise zorlama ile eşi ve diğer davalı lehine vasiyetname düzenlettirdikleri olgusudur. Muris Mahmure’nin,vasiyetnamenin yapıldığı tarihte tasarruf ehliyetinin bulunduğu Adli Tıp Kurumu raporundan anlaşılmış ise de; vasiyetnamenin murise manevi ikrah altında yaptırıldığı dosya kapsamıyla sabit olduğundan davacıların davasının kabulü gerekir.” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 01.03.2021 tarih 2021/464 esas K. 2021/1988sayılı kararı

”Davacılar, dedeleri olan muris Ş.E.’un … tarihli vasiyetnamesi ile davalılar lehine kazandırmada bulunduğunu, ancak vasiyetname tanıklarından birinin lehine kazandırmada bulunulan davalılardan …’un kardeşi olduğundan vasiyetnamenin şekle aykırı olarak düzenlendiğini, yine murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarih itibariyle sağlık sorunları olduğunu belirterek, şekle aykırılık ve ehliyetsizlik nedenlerine dayalı olarak vasiyetnamenin iptaline, olmaz ise tenkisine karar verilmesini istedikleri anlaşılmaktadır.

Ne var ki, mahkemece davacıların ileri sürdükleri iptal sebepleri ile ilgili herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadan, eldeki dava “muris muvazaası” davası olarak nitelendirilerek hatalı şekilde inceleme ve değerlendirme yapılarak yazılı şekilde hüküm tesisi yoluna gidildiği görülmektedir.
Buna göre, mahkemece yapılması gereken iş; davacıların şekle aykırılık ve ehliyetsizlik iddialarına ilişkin Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da gözetilmek suretiyle, inceleme ve değerlendirme yapılması, iptal sebepleri yerinde görülmez ise, tenkis isteminin değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır”

Vasiyetnamenin iptalini kimler talep edebilir?

Vasiyetnamenin iptali, miras hukuku bakımından doğrudan tarafların hak ve menfaatlerini etkileyen önemli bir hukukî yoldur. Vasiyetnamenin iptalini ancak bu belge nedeniyle doğrudan hak kaybına uğrayan veya hak iddiasında bulunan kişiler talep edebilir.

TMK 558.madde ” İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir” şeklinde düzenleme yapılmıştır. İlgili düzenlemeye göre ölen kişinin mirasçılarını menfaatleri ihlal ediliyorsa ve vasiyetnamenin iptali için kanunda düzenlenen şartların bulunması halinde iptal davası açabileceklerdir. Vasiyetnamenin iptalini vasiyet alacaklısı da talep edebilecektir. Örneğin vasiyetname ile atanmış mirasçılar miras bırakanın daha sonradan düzenlediği vasiyetname nedeniyle hakları zedelenmişse vasiyetnameye karşı itirazda bulunabileceklerdir.

Vasiyetnamenin kısmen iptali mümkün mü?

Vasiyetnamenin iptali gündeme geldiğinde bazı durumlarda vasiyetnamenin tamamının değil bir kısmının iptalinin mümkün olup olmadığı sorusu da beraberinde gelmektedir. Kural olarak vasiyetnamenin kanunda düzenlenen şekle aykırı hazırlanması durumunda vasiyetnamenin tamamının iptal edilmesi sonucu oluşur. Ancak TMK 558.maddede davanın ölüme bağlı tasarrufun tamamının veya bir kısmının iptaline ilişkin olabileceği düzenlenmiştir. Ayrıca aynı düzenlemede vasiyetnamenin iptali davasının vasiyetname ile kendilerine, eşlerine veya hısımlarına kazandırıcı işlem yapılması durumunda vasiyetnamenin düzenlenmesine katılmalarının yol açtığı sakatlık nedeniyle olması halinde vasiyetnamenin tamamı değil yalnızca bu kazandırıcı işlemler iptal edilir.

Vasiyetnamenin iptali dava açma süresi

Vasiyetnamenin iptali davasının mirasçılar veya vasiyet alacaklıları tarafından açılacak olması halinde kanunda birtakım hak düşürücü süreler düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanununun 559.maddesinde ” İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer. Vasiyetnamenin iptalindeki süreler hak düşürücü nitelikte olduğundan dava açarken bu sürelerin titizlikle incelenmesi kritik öneme sahiptir.

  • 1 yıllık süre: Davacının kendi hak sahipliğini, vasiyetnameyi ve iptal sebebini öğrenmesiyle başlar. Dava açmayı düşünen kişi iptal davası için gerekçelerini miras bırakan kişi ölmeden önce öğrenmiş olsa da miras bırakacak kişi ölmeden önce açamayacağından süreler miras bırakan kişinin ölümünden sonra işlemeye başlar.
  • 10 yıllık süre: Davalıların iyi niyetli olması durumunda on yıllık süre vasiyetnamenin açıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar.
  • 20 yıllık süre: Davalıların kötüniyetli olması durumunda yirmi yıllık süre vasiyetnamenin açıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar.

Vasiyetname ile saklı pay ihlal edilir mi?

Miras bırakanın saklı paylı mirasçılarının bulunması halinde murisin mirasçıların saklı paylarını ihlal edecek şekilde vasiyetname ile tasarruf işlemi yapıp yapamayacağı merak edilen konuların başında gelmektedir. Miras bırakanın mirasıyla ilgili tasarruf etme hakkı Türk Medeni Kanununun 505.maddesinde ‘’Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir. Bu mirasçılardan hiç biri yoksa, miras bırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir.’’ şeklinde düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeden açıkça anlaşılacağı üzere miras bırakan mirasçıların saklı paylarının ihlal etmeyecek şekilde ölüme bağlı tasarruflardan vasiyetname düzenleyebilecektir.

Türk Medeni Kanununun 506.maddesinde ‘’ Saklı pay aşağıdaki oranlardan ibarettir:

  • Altsoy için yasal miras payının yarısı,
  • Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri
  • Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü ” şeklindedir. Miras bırakan saklı payları aşacak şekilde iradesini içeren vasiyetname düzenlemesi halinde mirasçılar vasiyetnamenin iptali için kanunda düzenlenen nedenleri varlığı halinde vasiyetnamenin iptalini talep edebilecekleri gibi saklı paylarının ihlal edildiğini öne sürerek tenkis davası da açabileceklerdir.

İlgili Makale: Bağış Yoluyla Tapu Devri Bozulur Mu?

Vasiyetnamenin iptali yargıtay kararları

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 13.03.2025 tarih 2024/3312 esas 2025/1468 sayılı kararı

”İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.12.2021 tarihli ve 2020/144 Esas, 2021/271 Karar sayılı kararında “…davacının murisin vasiyetnamesinden 04.10.2018 tarihinde haberdar olduğu hususunda ihtilafın bulunmadığı, davalı tarafın hak düşürücü süre itirazına karşı davacı vekilinin Sulh Hukuk Mahkemesinin kararı tebliğ edilmediğinden bahisle hak düşürücü süreye itiraz ettiği, davalıların hak düşürücü süreye yönelik itirazları değerlendirilmeden esasa yönelik delillerinin toplanmasına geçilmiş ise de, öncelikle davanın yasal sürede açılıp açılmadığının incelenmesinin gerektiği, davacının 04.10.2018 tarihinde Sulh Hukuk Mahkemesindeki duruşma sırasında hak sahibi olduğunu öğrenerek aleyhine düzenlenen vasiyetnameye karşı dava açacağını beyan etmesine rağmen 1 yıllık yasal sürede vasiyetnamenin iptali ve tenkisi talebinde bulunmadığı, esasa yönelik deliller değerlendirilmeksizin davanın süre yönünden reddine karar verilmesinin gerektiği…” gerekçesiyle davanın süre yönünden reddine karar verilmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 01.07.2021 tarih 2021/2785 esas 2021/7769 sayılı kararında

”Dava, vasiyetnamenin iptali davasıdır.Mirasbırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur vasiyetnameyi iki tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine mirasbırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan eder.Bu durumda tanıklar, hem mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa ehil gördüklerini; hem vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar.

Olayda, vasiyetname; noter tarafından, miras bırakanın okur yazar olmadığı belirtilerek, okuyamayan veya yazamayanlara özgü vasiyetname şeklinde düzenlenmiştir. Ne var ki, vasiyetnamede tanıkların “miras bırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını” tevsik eden beyanları yoktur. Bu beyanın yokluğu vasiyetnameyi geçersiz kılar. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince; TMK’nın 535. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen şekil şartlarına uygun olarak düzenlenmeyen vasiyetnamenin iptaline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulması gerekir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 10.06.2020 tarih 2017/3101 esas 2020/392 sayılı kararı

”somut olaya gelindiğinde; Vasiyetnamenin tanzim tarihinde miras bırakanın hukukî işlem ehliyetine sahip olduğu Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinin 28.01.2009 tarihli raporuyla belirlendiği gibi, bu hususta Özel Daire ile yerel mahkeme arasında da bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ne var ki mahkemece vasiyetnamenin manevi korkutma sonucu düzenlendiğinden bahisle iptaline karar verilmiştir. Davaya konu vasiyetname, miras bırakan okuryazar olmadığından noter tarafından okuyamayan ve yazamayanlara özgü resmî vasiyetname şeklinde düzenlenmiş olup, mahkemece manevi korkutma nedeniyle vasiyetnamenin iptaline karar verilmiştir.

Eldeki davada, miras bırakanın hasta olduğu, vasiyetname düzenlemeye yanaşmadığı takdirde kendisine bakılmayacağı ve doktora götürülmeyeceği yönünde korkutularak davalı lehine vasiyetname düzenlemeye zorlandığı ileri sürülmüş ise de; davacı tarafça dinletilen tanık beyanları miras bırakanın hastalığından önceki dönemdeki yaşantısı ile vasiyetnamenin düzenlenmesinden sonraki dönemdeki hastalık sürecine ilişkin olup, vasiyetnamenin düzenlendiği sırada miras bırakanın korkutma altında olduğu hususu ispatlanamamıştır. Resmî vasiyetnamede tanık olarak bulunan davalı tanıkları … ve … ise miras bırakanın vasiyetnamenin düzenlendiği sırada sağlığının iyi olduğunu beyan etmişler, özellikle tanık … miras bırakanın korkutulmuş ve kandırılmış bir hâli olmadığını ifade etmiştir.

Tüm dosya içeriğine göre miras bırakanın vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte iradeyi bozucu bir sebebin etkisi altında bulunduğu, düzenlemeden sonra da bu etkinin sürdüğü kanıtlanabilmiş değildir. Aksine, vasiyetnameyi bütün sonuçlarını bilerek gerçek iradesine uygun biçimde ve bilinçli olarak tanzim ettirdiği duraksamaya meydan bırakmayacak kadar açıktır. O hâlde mahkemece vasiyetnamenin iptali için manevi korkutmaya dair vakıaların varlığının davacı yanca ispat edilemediği gözetilerek, davacıların tenkis isteminin incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki bilgi, belge ve delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. ”

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/12405 esas 2021/3344 sayılı kararında

”Vasiyetnamenin iptali sebeplerinden biri olan korkutma (ikrah), kişinin irade serbestîsini ihlal suretiyle onu gerçek istemine uymayan bir beyanda bulunmak zorunluluğunda bırakan, hukukun caiz görmediği davranışlardır. İkrah, maddi ve manevi olmak üzere iki türlüdür. Bir kimseye o akdi yapmasını temin için maddi tazyik yapılmışsa, örneğin eli tutularak zorla sözleşmenin altı imzalatılmışsa bu hâlde maddi ikrah hâli varsayılır. Öte yandan bir kimsede korku yaratarak ona istenilen işlemi yaptırmayı amaçlayan tehdide de manevi ikrah denilir.

Bir ölüme bağlı tasarrufun meydana gelmesine tesir edecek her türlü ikrah, bir iptal sebebi teşkil eder. Ancak, her iki türünde de ikrahın ciddi olması, ikrahın ağır bir tehlike teşkil etmesi, tehdidin yaratacağı tehlikenin derhal gerçekleşecek nitelikte olması, tehdidin bizzat akdin tarafına veya yakınlarına yapılması ve yapılan tehdidin haksız ve hukuka aykırı olması, tehdidin şahsa, namusa, cana, mala veya hürriyete yönelmiş bulunması ve nihayet tehdit ile yapılan işlem arasında illiyet bağı bulunması koşulu aranır.
Öte yandan; TMK’nın 504 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre; “ Mirasbırakanın yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama etkisi altında yaptığı ölüme bağlı tasarruf geçersizdir. Ancak, mirasbırakan yanıldığını veya aldatıldığını öğrendiği ya da korkutma veya zorlamanın etkisinden kurtulduğu günden başlayarak bir yıl içinde tasarruftan dönmediği takdirde tasarruf geçerli sayılır.”

Somut olayda; davaya konu vasiyetnamenin davalı …’nun baskısı ve tehdidi sonucunda düzenlendiğini iddia edilmiş olup, mahkemece; davalı …’nun miras bırakandan sürekli para istediği, miras bırakanın da kendisini eşinden ayıracakları korkusuyla davalı kızına sürekli para vermek zorunda kaldığı, vasiyetnamenin korkutma ve baskı altında düzenlendiği gerekçesiyle iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.

Dosyada dinlenilen tanık beyanları dikkate alındığında; mirasbırakanın, davalı eşi … ile birlikte yaşadığı, çocuklarının kendisiyle ilgilenmediği, başkalarının yardımıyla ihtiyaçlarını karşıladığı sabit olup, gerek vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte iradesini bozacak nitelikte bir ikrahın etkisi altında bulunduğu, gerekse düzenlemeden sonra da bu etkinin sürdüğü kanıtlanabilmiş değildir.
Kaldı ki; miras bırakanın ölünceye kadar çocuklarından ayrı yaşamış olmasına rağmen, 24/03/2011 tarihli davaya konu vasiyetnamesinden öldüğü 06/02/2013 tarihine kadar dönmediği de görülmektedir. Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, davalı … yönünden vasiyetnamenin iptaline ilişkin vakıaların varlığının davacılarca ispat edilemediği gözetilerek, bu davalı yönünden davacıların tenkis isteminin incelenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. ”

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/3551 esas 2016/3715 sayılı kararı

Dava konusu uyuşmazlık, murisin vasiyetnamenin düzenlenmesi sırasında ehliyetsiz olduğu ve vasiyetnamenin şekil şartlarına da uygun olmadığı iddiasına dayalı olarak vasiyetnamenin iptali talebine ilişkindir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, somut olayda; davacı taraf, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte murisin çok yaşlı olduğunu, kandırılabilecek durumda olduğunu, kulaklarının duymadığını belirterek, vasiyetnamenin ehliyetsizliğe dayalı olarak iptalini talep etmektedir.

Fiil ehliyeti yokluğu; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hâkimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir. Hele fiil ehliyetinin nisbi bir kavram olması, kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kuruluşu olan Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da zorunlu kılmaktadır. Esasen TMK.nun 409/2.maddesinde de, akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği hüküm altına alınmıştır.

Şu durumda, ehliyetsiz olduğu ileri sürülen mirasbırakanın vasiyetname tarihine yakın günlerde ve sonrasında tedavi görüp görmediği hususunda tarafların bilgisine başvurularak varsa doktor raporları, hasta müşahede kâğıtları ve film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi, sonrasında işlem tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin olup olmadığının tesbiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerekmektedir.

O halde mahkemece, davacı tarafın tüm delilleri toplanarak, varsa murise ilişkin tüm hastane kayıtları, rapor, film vs celbedilerek, ehliyetsizlik iddiası yönünden, işlem tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin olup olmadığının tesbiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, murisin temyiz kudretine sahip olduğu belirtilse de bunu doğrular Adli Tıp Kurumu raporu olmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. ”

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 29.6.2022 tarih 2022/1278 esas 2022/4606 sayılı kararında

“Davacı vekili,…mirasbırakanın vasiyetname düzenleme tarihinde fiili ehliyete sahip olmadığı gerekçesiyle vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini istemiştir… Mahkemece ilk olarak Adli Tıp Kurumu raporuna göre ……..’un 24/01/2013 tarihinde fiili ehliyetine sahip olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilmiştir. Davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 12.02.2018 tarihli ve 2016/13299 Esas, 2018/864 Karar sayılı ilamı ile onanmıştır. Davacı vekili, daire ilamına karşı karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 06.12.2018 tarihli 2018/2959- 12501 E. K. sayılı ilamında;

Somut olayda; davacı taraf cevaba cevap dilekçesi ile vasiyetnamedeki imzanın murise ait olup olmadığı yönünde inceleme yapılmasına yönelik talepte bulunmasına rağmen, mahkemece davacının bu iddiasına ilişkin olarak inceleme ve araştırma yapılmamış, gerekçeli kararda bu hususa değinilmemiştir. Hal böyle olunca mahkemece; müteveffanın vasiyetnamenin düzenlendiği tarihten önce (yakın tarihli), attığı samimi imza asıllarının toplanarak, imzanın müteveffaya ait olup olmadığı konusunda, yeterli incelemeyi ve değerlendirmeyi içeren bir bilirkişi raporu aldırılarak, varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar
verilmesi doğru görülmemiştir”

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 04.03.2020 tarihli 2020/253 esas 2020/1956 sayılı kararında

“…Muris doğum tarihine göre, davacı tarafça davaya konu edilen vasiyetnamenin düzenlendiği tarih itibariyle murisin iradi ve fiziki zafiyetinin olduğu, kanser hastası olduğu ileri sürülmüş olmakla, vasiyetname tarihinde murisin hukuki işlem ehliyetine haiz olup olmadığı konusunda tüm deliller toplanarak, ehliyetsiz olduğu iddia edilen murise ait doktor raporları, tıbbi belge, film grafilerinin de getirtilmesi suretiyle Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi
erekirken; Adli Tıp raporu alınmadan hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir
.”

bir yorum bırakın

Hemen Ara