Boşanma Davasında Şahitlere Ne Sorulur?

Boşanma Davasında Şahitlere Ne Sorulur-samsun avukat cansu bayramoğlu

Boşanma süreci, oldukça karmaşık ve duygusal bir dönemdir. Bu süreçte, boşanmaya gerekçe olan olaylar kadar bu olayların ispatı boşanma davasında kritik bir rol oynar. Boşanmaya neden olan olayların ispatında Samsun boşanma avukatı size bu süreçte yardım eder. İspat için başvurulan delillerden biri de tanık beyanlarıdır. Özellikle, tanıkların verdiği ifadeler, mahkeme kararlarının şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Peki, boşanma davasında hakim, şahitlere ne sorar? Yazımızda, şahitlerin mahkemede nasıl konuşması gerektiğinden, akrabaların tanıklığının geçerli olup olmayacağını, müşterek çocuğun tanıklığının mümkün olup olmadığını, şahit duruşmaya gelmezse neler olacağı konusunda ayrıntılı bilgi vermeye çalışacağız. Ayrıca tanık listelerinin ne zaman verileceği, tanıklıktan çekilme hakkına dair pek çok ayrıntıyı ele alacağız. Böylece, boşanma davasında tanıklık konusunda bilgi sahibi olmanızı hedefliyoruz.

Boşanma Davasında Şahitlere Ne Sorulur?

Boşanma davalarında, tanıkların ifadeleri oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Boşanma Davasında Şahitlere Ne Sorulur? sorusu, bu süreçte sıkça gündeme gelir. Öncelikle tanıkların tarafların evlilik birliğinde şahit olduğu bizzat gördüğü veya duyduğu olaylara ilişkin tanıklık yapmaları gerekmektedir. Bu nedenle tanıkların bu bilgilere sahip kişilerden seçilmesi boşanma davasında kritik öneme sahiptir.

Tanıklar duruşmaya geldiklerinde öncelikle tanıklıktan çekilme hakkı kapsamında taraflarla bir yakınlıkları bulunuyorsa çekilme hakkının bulunduğu hatırlatıp tanıklık yapmak isteyip istemediği sorulur. Tanıklık yapmayı kabul etmesi üzerine tanığa yemin ettirilir. Tanıklardan tarafların evlilik birliğinde yaşadığı problemlere ilişkin duyduğu, gördüğü veya bizzat şahit olduğu olayları anlatması istenir. Hakim tanıklara soru sorabileceği gibi tarafların veya tarafları temsil eden avukatlarının da tanığa soru sorma hakkı bulunmaktadır. Hakim tanığın beyanlarını aldıktan sonra önce davacı tarafa daha sonra davalı tarafa tanığa sorularının bulunup bulunmadığını sorar. Bu aşamada tarafların ve avukatlarının tanığa soru sorma hakları bulunmaktadır. Burada soruların tanığın evlilik birliğinde bizzat şahit olduğu olaylarla ilgili sorulması önemlidir. Tanık beyanlarının görgüye dayalı olması gereklidir. Tanığın tarafların kendisine anlattıklarını mahkemede aktarmaları durumunda tanık beyanına itibar edilmeyecektir. 

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 19.12.2016 tarih 2016/25056 esas 2016/16183 sayılı kararı

‘’Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemece davalı erkeğe yüklenen, eşine fiziksel şiddet uyguladığı ve çeyizini yaktığı vakıaları yönünden dinlenen davacı tanıklarının beyanlarının aktarıma dayalı olduğu, bizzat görgüye dayalı ve somut hadiselere dayanmayan tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağı ve bu vakıaların davalı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, ancak mahkemeninde kabulünde olan ve gerçekleşen taraflara yüklenen diğer kusurlu davranışlara göre, boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda erkeğin ağır kusurlu olduğu anlaşılmakla, davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA’’

Bu bağlamda, tanıkların doğru ve net bilgiler vermeleri, hakim üzerinde olumlu bir etki bırakabilir. Bu nedenledir ki, tanıkların, davaya dair sorulara yanıt verirken dikkatli ve dürüst olmaları büyük önem taşımaktadır. Böylece, boşanma davası süreci daha sağlıklı bir şekilde ilerleyebilir.

Boşanma Davasında Hakim Şahitlere Ne Sorar?

Boşanma davalarında, hakimlerin şahitlerden neler talep ettiğini anlamak, sürecin önemli bir parçasıdır. Boşanma Davasında Şahitlere Ne Sorulur? sorusunu yanıtlamak için, sürecin dinamiklerini incelemek gerekir. Hakimler, boşanma davasında tanıkların ifadesini dinlerken çeşitli konulara odaklanır. Öncelikle hakim tanığa tarafların evliliğinde boşanmaya ilişkin hangi konularla ilgili bilgisi olduğunu sorar. Tanığın bu olaylarla ilgili somut ve görgüye dayalı tanıklığının bulunması önemlidir. Aktarıma dayalı yani kendisini tanık olarak gösteren tarafın aktardığı olaylara ilişkin ifade vermesi durumunda tanıklığına itibar edilmeyecektir. 

Tanık evlilik birliğinde şahit olduğu olaylara ilişkin bilgi verdikten sonra hakim yeterli görmezse tarafların dilekçelerinde sunduğu boşanmaya gerekçe olarak gösterilen olaylarla ilgili bilgisinin bulunup bulunmadığı sorabilir. Hakim dava ve cevap dilekçesinde boşanmaya gerekçe olan olaylar hakkında tanığın görgüye dayalı bilgilerini somut şekilde ortaya koymasını ister. Bu noktada tanığın taraflardan duyumuna bağlı ya da yorum yoluyla verdiği beyanları dikkate alınmayacaktır.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 27.11.2019 tarih 2019/7238 esas 2019/11624 sayılı kararı

‘’Türk Medeni Kanunu’nun 166/1-2. maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Mahkemece, “Davacı tanıklarının davacıdan duyduklarını aktardıkları görgüye dayalı bilgilerinin olmadığı anlaşılmakla davacının dava dilekçesinde iddia ettiği hususları ispatlayamadığı, davalının boşanmak istediğini beyan ettiği dikkate alınarak” tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; davalı erkekten kaynaklanan boşanmayı gerektiren maddi bir vakıa da ispatlanmamıştır (HMK m. 184/1-3-4). Tarafların davayı kabulünün de hakimi bağlamayacağı, dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olduğu anlaşılmaktadır.Bu itibarla davanın reddi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.’’

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 01.04.2024 tarih 2023/6194 esas 2024/2236 sayılı kararı

‘’kadının, davasını ispata yarayan tanık beyanı dışında herhangi bir delil sunmadığı, davacı tanıklarının görgüye dayalı olmayan, herhangi bir bilgi de ihtiva etmeyen, davacıdan duyum şeklinde ve yorum yollu beyanlarının, davanın kabulü için yeterli olmadığı; tarafların ayrı yaşıyor olmalarının da, ayrı yaşamaya sebebiyet veren tespit edilmediğinden, erkek aleyhine değerlendirilemeyeceği, bu şekilde boşanma kararı verilmesi için erkekten kaynaklı bir sebebin dosyaya yansımadığının anlaşıldığı; bu itibarla dosyadaki yazılara göre İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği; bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı kadın vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlık, evlilik birliğinin ortak hayatın devamı taraflardan beklenmeyecek ölçüde temelinden sarsılıp sarsılmadığı, sarsılmış ise kusurunun kimden kaynaklandığı, davalının boşanmaya sebebiyet verecek kusurlu bir davranışının ispatlanıp ispatlanmadığı, boşanma davasının kabulü koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.’’

Boşanma Davasında Şahit Gelmezse Ne Olur?

Boşanma davasında tanık listesi mahkemeye sunulduktan sonra mahkeme şahitlere tanık larak dinleneceği duruşma gününü bildirir tebligat çıkarır. Usulüne uygun tebligat gönderilen kişinin duruşma günü tanıklık yapılması beklenir. Ancak bazı durumlarda şahit karşı taraftan çekindiği için ya da duruşma gününde mazereti nedeniyle duruşmaya gelmeyebilir. Bu durumda Boşanma davasında şahit gelmezse ne olur sorusu gündeme gelecektir.

Boşanma davasında tanık  olarak gösterilen kişi geçerli mazereti olmadığı takdirde tanıklık yapmak zorundadır. Normal şartlarda taraf belirlenen gün ve saatte duruşma salonunda hazır bulunmalıdır. Tanık bu tarihte duruşmaya gelmezse hakim hangi tarafın tanığı ise o tarafa durumla ilgili bilgisini sorar. Daha sonra mahkeme tanık için bir sonraki celse hazır edilmesi için ihzar müzekkeresi (zorla getirilme kararı) yazar. HMK 245.Madde gereğince tanık duruşmaya çağrılmışsa duruşmaya katılmak ve tanıklık yapmak zorundadır. Ancak burada tanık eğer mazereti nedeniyle duruşmaya katılamamış ancak tanıklık yapmak istiyorsa duruşmada hazır bulunması önemlidir. Ancak tanığın duruşmaya katılmamasının nedeni tanıklık yapmaktan vazgeçmesi ise zorla getirilme kararı ile duruşmaya katılan tanık boşanma davasında lehinize yerine aleyhinize tanıklık yapabilir. Bu nedenle tanıklık yapacak kişi tanıklıktan vazgeçmişse zorla getirilerek dinletilmesi yerine bu yerine dinlentilmesinden vazgeçmeniz menfaatinize sonuç oluşturacaktır.

Mahkemede şahitlik yapmak istemiyorum. Ne yapmalıyım?

Boşanma davasında tanık olarak bildirilen biri daha sonra ortaya çıkan durumlar nedeniyle veya karşı taraftan çekinmesi sebebiyle tanıklık yapmak istemeyebilir. Bu durum ne yapması gerektiği merak edilen konuların başında gelmektedir. Tanık mahkemeye tanık listesinde sunulduğunda mahkeme tarafından tanığa duruşma günü ve saati belirten tebligat gönderilir. Ayrıca tebligatta mazeret bildirmeksizin duruşmaya gelinmemesi halinde zorla getirileceği ve gelmemesinin sebep olduğu giderlere katlanmakla yükümlü olabileceği ayrıca aleyhinde disiplin para cezasına hükmedileceği hususu belirtilir.  İlgili durum HMK 253.maddede ‘’Tanık, kanuni bir sebep göstermeden tanıklıktan çekinir, yemin etmez veya göstermiş olduğu sebep mahkemece kabul edilmemesine rağmen tanıklık yapmaktan çekinirse beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına ve bu yüzden doğan giderleri ödemesine hükmedilerek, yeniden dinlenilmek üzere yargılama başka güne bırakılır.’’ şeklinde düzenlenmiştir.

Ancak kanunda açıkça belirtilmiş olan hallerde tanık olan kişinin tanıklıktan çekinme hakkı bulunmaktadır. Kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme koşullarının sağlanması durumunda duruşmaya katıldığınızda hakim size tanıklıktan çekinme hakkınızın bulunduğunu hatırlatarak tanıklık yapıp yapmak istemediğinizi soracaktır. İlgili haller HMK 247 ve 248.maddede düzenlenmiştir.

Tanıklıktan Çekinme Hakkı

Tanıklıktan çekinme hakkı HMK 247.maddede ‘’Kanunda açıkça belirtilmiş olan hâllerde, tanık olarak çağrılmış bulunan kimse, tanıklık yapmaktan çekinebilir. 

Kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme sebeplerinin varlığı hâlinde, hâkim tanık olarak çağrılmış kimsenin çekinme hakkı bulunduğunu önceden hatırlatır. ‘’

Kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme HMK 248.  madde  ‘’Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilirler: 

a) İki taraftan birinin nişanlısı. 

b) Evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi iki taraftan birinin eşi. 

c) Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyu. 

ç) Taraflardan biri ile arasında evlatlık bağı bulunanlar. 

d) Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi kayın hısımları. 

e) Koruyucu aile ve onların çocukları ile koruma altına alınan çocuk. 

Boşanma Davasında Müşterek Çocuğun Tanıklığı Yargıtay Kararı 

Boşanma davasında bazı durumlarda taraflardan biri müşterek çocuğun tanıklığına ihtiyaç duyabilmektedir. Genellikle evlilik birliğinde yaşanan olayların tanığı müşterek çocuklar olsa da taraflar zorunda kalmadıkça çocuğun mahkeme ortamında tanıklık yapmasını süreçten olumsuz etkilenmesini istemediklerin çocuğun tanıklığına başvurmayı tercih etmemektedirler. Ancak bazı durumlarda taraflardan biri boşanma nedeni olarak öne sürdüğü olayları ispatlamak isterken tanık bulmakta zorlanabilmektedir. Bu durumda müşterek çocuğun tanıklığına başvurabilecektir. Yargıtay kararlarında da tanığın müşterek çocuğu olduğu gerekçesiyle dinlenmemesinin eksik inceleme nedeniyle bozma nedeni olarak görülmüş, tanığın tarafların müşterek çocuğu olması dinlenmesine engel değildir görüşünü benimsemiştir.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 14.09.2015 tarih 2015/2163 esas 2015/15801 sayılı kararı

‘’Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı (Ömer) tarafından tamamına yönelik olarak, davalı (Afet) tarafından ise nafaka ve tazminat taleplerinin reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı delil listesinde 1996 doğumlu müşterek çocukları …’in tanık olarak dinlenmesini talep etmiştir. Mahkemece, adı geçen tanık tarafların müşterek çocuğu olduğu gerekçesiyle dinlenmemiştir. Tanığın, tarafların müşterek çocuğu olması dinlenmesine engel değildir. Davacı, bu tanığın dinlenmesinden vazgeçmemiştir. O halde adı geçen tanığın usulüne uygun dinlenerek, tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerektiği halde, eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru olmamıştır.’’ şeklinde karar vermiştir.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 30.04.2019 tarih 2018/5118 esas 2019/5162 sayılı kararı

‘’Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 196. maddesi delil gösteren tarafın karşı tarafın açık izni olmadıkça o delilden vazgeçemeyeceğini düzenlemiştir. Bu düzenleme tanık delilini de kapsar. Davalı-karşı davacı erkek tarafından süresinde sunulan tanık listesi ile müşterek çocuklar Nisanur ve Nidanur’u tanık olarak bildirmiştir. Mahkemece 24.11.2016 tarihli celsede ara kararla tarafların müşterek çocuklarının tanık sıfatıyla dinlenmelerinin çocukları etkileyeceği düşünülerek dosyanın uzmana verilerek taraflar ve müşterek çocuklarla görüşüp, müşterek çocukların son olaylara ilişkin bilgi ve görgüleri de sorularak rapor düzenlenmesine karar verilmiştir.

Davalı-karşı davacı erkek dinlenilmeyen bu tanıkların dinlenilmesinden açıkça vazgeçmemiştir. Tanığın dinlenmesine engel bir durum iddia ve ispat edilememiştir. O halde, davalı-karşı davacı erkeğin dinlenilmeyen tanıkları ortak çocuklar Nisanur ve Nidanur’un Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 240. ve devamı maddeleri gereğince dinlenmesi için gerekli usul işlemlerinin yürütülmesi, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; hukuki dinlenilme hakkına (HMK m. 27) aykırılık oluşturacak şekilde, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 15.02.2018 tarih 2016/10924 esas 2018/1962 sayılı kararı 

‘’Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından; her iki boşanma davası ve fer’ileri yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davalı-karşı davacı kadın 08.01.2015 tarihli delil listesinde ortak çocukların da aralarında bulunduğu altı tanık bildirmiştir. Ortak çocuklardan … 2001, … ise 2007 doğumludur. Mahkemece, 09.09.2015 tarihli oturumda ortak çocukların sosyal inceleme raporunda gözlenip dinlenilmesi ve çocukların yaşları nedeniyle tanık olarak dinlenme talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı-karşı davacı kadın bu tanıklarının dinlenilmesinden açıkça vazgeçmemiştir. Tanıklar davaya bakan mahkemede veya tanığın bulunduğu mahal mahkemesinde dinlenir (HMK m. 259). Bu itibarla tanıkların hakim tarafından dinlenmesi gerektiği gibi, tanıkların yaşlarının tanıklığa engel bir durum oluşturmadığının anlaşılmasına göre, adı geçen tanıkların Hukuk Muhakemeleri Kanununun 243. ve devamı maddeleri gereğince dinlenmeleri için gerekli usul işlemlerinin yürütülmesi, dinlendiklerinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; hukuki dinlenilme hakkına (HMK m. 27) aykırılık oluşturacak şekilde, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.’’

İlgili Makale: Boşanma Davasında Çocuklar Kime Verilir?

Boşanma Davasında Şahitler Dinlendikten Sonra Ne Olur?

Boşanma davasında dava dilekçesinde veya ön inceleme duruşmasında kesin süre verildikten sonra şahitlerin mahkemeye sunulmasından sonra mahkeme tanıklara duruşma günü ve saatini bildirir tebligat çıkaracaktır. Şehir dışından bulunan tanıklar için ikamet ettikleri yerdeki mahkemede dinlenmesi için talimat yazılması mümkündür. Boşanma davasında şahitler dinlendikten sonra sürecin nasıl ilerleyeceği merak edilen konulardan bir diğeridir. Tanıklar dinlendikten sonra mahkeme taraflara tanıkların ifadelerine karşı diyecekleri bir şey olup olmadığını soracaktır. Burada sözlü olarak tanıkların beyanlarına karşı savunma yapılabilir. Ancak tanık beyanlarına karşı yazılı olarak beyan sunma hakkınız da bulunmaktadır. Duruşma sırasında sözlü olarak beyan sunmak yerine tüm tanıkların ifadeleri alındıktan sonra bunları ayrıntılı okuyup inceledikten sonra yazılı olarak beyan vermeniz daha menfaatinize olacaktır. Bu sayede duruşmada unutma ihtimalinizin bulunduğu hususlara ilişkin daha ayrıntılı karşı savunmalar yapabilirsiniz. Bu nedenle hem kendi tanıklarınız hem de karşı tarafın tanıkları dinlendikten sonra yazılı olarak beyan hazırlamanız daha menfaatinize olacaktır.

Boşanma Davasında Tanıkların Akraba Olması 

Boşanma davasında öne sürülen olayların tarafların akrabalarının önünde yaşanması halinde mahkemede tanık olarak dinlenip dinlenemeyeceği merak edilen konulardan bir diğeridir. Genellikle taraflardan biri akrabalarının tanıklığına başvurduğunda karşı taraf tanıkların yakınlığı nedeniyle tarafsız ifade veremeyeceklerini bu nedenle bu tanık beyanlarına itibar edilmemesini talep ederler. Ancak akrabalık veya diğer bir yakınlık tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep olarak sayılamaz. Dosyadaki akrabalık veya yakınlık bağı olmayan tanıklarla aynı şekilde değerlendirilir. Yargıtayın da aynı görüşte kararları bulunmaktadır.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 11.05.2017 tarih 2016/751 esas 2017/5776 sayılı kararı

‘’Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır (HUMK m.254). Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. O halde davalı kadının eşine hakaret ettiğine ilişkin ve olaylara çok yakın tanık sözlerine değer verilerek isteğin kabulü gerekirken bu yön gözönünde tutulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 11.09.2017 tarih 2016/3962 esas 2017/9131 sayılı kararı

‘’Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır (HMK m.255). Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. O halde “davalı erkeğin eşine şiddet uyguladığı, kumar oymadığı, başka kadınlarla görüştüğüne” ilişkin ve olaylara çok yakın tanık sözlerine değer verilerek isteğin kabulü gerekirken bu yön gözönünde tutulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.’’

Boşanma Davası Tanık Listesi Ne Zaman Verilir?

Boşanma davasında tanık listesi, davanın ilerleyişinde kritik bir rol oynamaktadır. Tanıkların sunacağı bilgilerin mahkeme kararında etkili olabilmesi için, bu listenin verilme süresi oldukça önemlidir. Boşanma davasında tanık listesi davanın başlangıcında dava dilekçesi hazırlanırken sunulabileceği gibi dilekçeler aşaması tamamlanıp ilk duruşma günü olan ön inceleme duruşmasında da tanıkların sunulması için hakimden süre talep edilebilir. Bu durumda duruşmada hakim tanıkların bildirilmesi için süre isteyen tarafa iki haftalık süre verir. Bu durumda iki haftalık kesin süre içerisinde tanıkların adı soyadı ve adreslerinin bildirilmesi gerekmektedir. Tanık listesinin dikkatli şekilde hazırlanması, süresinde mahkemeye sunulması, tanıkların evlilik birliğindeki olayları bizzat gören veya duyan kişilerden seçilmesi büyük öneme sahiptir. Tanık listesi mahkemeye sunulduktan sonra ikinci tanık listesi verilemez.

Ayrıca, mahkeme tarafından talep edilen tanık listesi, davanın seyrini değiştirebilir. Bu nedenle, tanıkların dikkatli bir şekilde seçilmesi ve mahkemeye sunulan bilgilerin doğru ve tutarlı olması, tüm taraflar için büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, boşanma davası tanık listesi, sürecin adaletli ve objektif bir şekilde ilerlemesi için titizlikle hazırlanmalıdır

Tanık listesi mahkemeye kaç kez verilebilir?

Boşanma davasında ikinci tanık listesi verilemez. İkinci tanık listesindeki tanıklar dinlenmiş olsa bile beyanlarına itibar edilemez. Ancak buradaki önemli nokta ön inceleme duruşmasında taraflara tanıklarını bildirmeleri için kesin süre verildikten sonra iki defa tanık listesi sunamayacak olmalarıdır. Ön inceleme duruşmasından önce sunulan tanık listeleri ikinci tanık listesi olarak sayılmamıştır. Yargıtay da aynı görüşte kararlar vermiştir.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 11.10.2012 tarih 2012/4697 esas 2012/24391 sayılı kararı

‘’Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı tarafından 1 Temmuz 2011 tarihinde tanık listesi verilmiş, daha sonra ikinci bir tanık listesi verilerek bu listedeki tanık dinlenip beyanı esas alınarak boşanma kararı verilmiştir. Boşanma davasında ikinci tanık listesi verilemez. İkinci tanık listesindeki tanıklar dinlenmiş olsa bile beyanlarına itibar edilemez (HUMK. md. 274, HMK. md. 240/2). Gerçekleşen bu durum karşısında ikinci tanık listesinde yer alan tanığın beyanına itibar edilerek boşanma kararı verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.’’

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 07.05.2015 tarih 2014/23987 esas 2015/9474 sayılı kararı

‘’Dava 19.12.2012 tarihinde açılmış, davalı erkek, 16.01.2013 tarihli cevap dilekçesi ekinde iki, 14.06.2013 tarihli dilekçe ile de iki tanık ismi bildirmiştir. Mahkemece, dilekçelerin teatisi aşamasının tamamlanmasından sonra 02.10.2013 günü yapılan ön inceleme duruşmasında tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar tespit edilmiş ve tahkikat aşamasına geçilmiştir. Davalının 14.06.2013 tarihli dilekçesi ile bildirdiği tanıklar “ikinci tanık listesi verilemeyeceği” gerekçesiyle tahkikat aşamasında dinlenilmemişlerdir.

Delil, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için gösterilir (HMK m. 187/1). Tahkikat, ön incelemede saptanan çekişmeli hususlar üzerinden yürütüleceğine (HMK m. 140/3) göre, bu tespit yapılmadan tarafların herhangi bir delile dayanmaları ve dayandıkları delilleri sunmaları beklenemez. Başka bir ifade ile; taraflardan, anlaştıkları ve ayrıştıkları hususlar tespit edilmeden delil göstermeleri beklenemez. Öyleyse; davalının mahkemece uyuşmazlık konularının tespitinden (ön inceleme aşamasından) önce sunduğu 14.06.2013 tarihli dilekçesi ile bildirdiği tanıkları ikinci tanık listesi sayılamaz. O halde; adı geçen bu tanıkların Hukuk Muhakemeleri Kanununun 243 ve devamı maddelerinde gösterilen usul çerçevesinde dinlenilmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmaksızın, davalının 14.06.2013 tarihli dilekçesi ile bildirdiği tanıkları dinlenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.’’

Tanık Beyanlarının Çelişkili Olması Yargıtay Kararı

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 02.11.2022 tarih 2022/6231 esas 2022/8763 sayılı kararı

‘’İlk derece mahkemesi kararında, erkeğin eşine kötü davranışlar sergilediği, içki içip sıkıntı çıkardığı, evlilik birliği sorumluluklarını yerine getirmediği ve böylece tam kusurlu olduğuna hükmedilmiş ve bölge adliye mahkemesi de erkeğin kusur belirlemesine dair istinaf itirazlarını esastan reddetmiştir.

Davalı-davacı erkeğe kusur olarak yüklenen “eşine kötü davrandığı ve içki içip sıkıntı çıkardığı” kusurlu davranışlarına ilişkin kadın tanığının ifadesi sebep ve saiki açıklanmayan soyut bir beyandır. Yine, tanık beyanında evi kadının geçindirdiği ve erkeğin desteğinin olmadığı belirtilmişken, aynı beyanda gemi adamı olarak çalışan erkeğin maaşından bir kısmını ihtiyaçlarına ayırdığı ve kalanı da eşine gönderdiği belirtilmiştir. Bu itibarla, erkeğe kusur olarak yüklenen “evlilik sorumluluklarını yerine getirmediği” vakıasına dair tanık beyanı çelişkilidir. Dosya kapsamındaki banka belgeleri ile taraf ve tanık beyanlarından evliliğin fiilen çok kısa sürdüğü, erkeğin maaşının bir kısmını eşine gönderdiği, kadının aynı zamanda butik işletip gelir elde ettiği ve erkeğin arabasının satışından elde edilen parayı da aldığı anlaşılmıştır. Bu nedenle, erkeğe evlilik sorumluluklarını yerine getirmediği vakıasının kusur olarak yüklenmesi doğru bulunmamıştır. Boşanmaya sebebiyet veren ve gerçekleşen olaylarda davalı-davacı erkeğin kusurlu bir davranışı ispatlanamamıştır.

Davalı-davacı erkek dilekçelerinde kendisinin gemi adamı olarak ülke dışında çalıştığını, gelirini eşine gönderdiğini, eşinin aynı zamanda butik işlettiğini, eşine arabasını satması için vekâlet verdiğini ve arabanın parasını da onun aldığını ancak eşinin buna rağmen birikmiş kira borçları ve hakkında icra takipleri olduğunu belirterek boşanma kararı verilmesini talep etmiştir. Dosya kapsamındaki banka belgeleri ve tanık ifadelerinin tetkikinden erkeğin yurtdışında çalışırken gelirinin bir kısmını kadına gönderdiği, kadının aynı zamanda butik işletip gelir elde ettiği, erkeğin eşine arabasının satılması için vekâlet verdiği ve arabanın satış parasının da kadına ödendiği anlaşılmıştır. Kadın, dilekçelerinde sekiz aylık birikmiş kira borcu olduğunu belirtmiş ve dosya içeriğinde kadın aleyhine, birinde erkeğin de kefil olduğu, birden fazla icra takibinin olduğu anlaşılmıştır. Kadın, gönderilen paraları erkeğin borçlarına harcadığını mesaj kayıtları ve dekontlarla ispatlayacağını belirtmişancak dosyaya bunları sunmamıştır. Davacı-davalı kadınının aile ekonomisini tehlikeye düşürecek derecede borçlandığı, kazancını nereye harcadığını ve borçlarının sebebini açıklamayarak ekonomik … sarsıcı davranışlar sergilediği anlaşılmıştır.

Yukarıda izah edilen nedenlerle, davalı-davacı erkeğin kusurlu bir davranışı ispatlanamamıştır. Boşanmaya sebebiyet veren ve gerçekleşen olaylarda aile ekonomisini tehlikeye düşürecek derecede borçlanan, kazancını nereye harcadığını ve borçlarının sebebini açıklamayarak ekonomik … sarsıcı davranışlar sergileyen kadın tam kusurludur. Bu itibarla erkeğin tam kusurlu, kadının kusursuz kabul edilmesi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 30.03.2021 tarih 2017/2720 esas 2021/364 sayılı kararı

‘’Eldeki davaya gelince; yerel mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadın eşin birkaç defa “bu evlilikten pişmanım” demek suretiyle tam kusurlu olduğu kabul edilerek boşanma davasının kabulüne karar verildiği, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece çelişkili tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur.

Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, davalı eşin çocuk yapmadığını, fiziksel olarak kendine gerekli özeni göstermediğini, sosyal bir hayat tarzı benimsemediğini, saygısız davrandığını ve birlik görevlerini yerine getirmediğini bu sebeplerle ortak konuttan ayrılmak zorunda kaldığını iddia ettiği, bu iddialara karşılık; davalının da tüm iddiaları inkâr ettiği, sunmuş olduğu delil dilekçesine ekli hastane kayıtları ile evlilik birliği içerisinde hamile kaldığı ancak kanama nedeni ile kürtajla hamileliğin sonlandırıldığı, ekli fotoğraflar ile de tarafların gerek arkadaşlarıyla gerekse bireysel olarak sosyal ortamlara katıldıklarını ve birlikte vakit geçirdiklerini kanıtlayarak davacının bu yöne ilişkin iddialarını çürüttüğü anlaşılmaktadır.

Tüm açıklamaların ışığı altında; yerel mahkemece, davacı tanığı …’in “davalının kendisini telefonla aradığını ve bu evlilikten pişmanım diyerek evden ayrıldığını” şeklindeki beyanının hükme esas alınarak tarafların boşanmalarına karar verildiği anlaşılmaktadır. Oysa ki Özel Daire bozma kararında da belirtildiği şekilde; davacının, dava dilekçesinde evden kendisinin ayrıldığını beyan etmesi karşısında, tanık …’in davalı kadının evden ayrılırken kendisini arayarak bu evlilikten pişman olduğunu söylediği, bu hâliyle davacı iddiası ile davacı tanık beyanı birbiriyle çeliştiği gibi, ayrıca bu beyanın soyut, iddia edilen olayların anlatımına uymayan ve bu nedenle inandırıcılıktan uzak olduğu anlaşılmaktadır. Hükme esas alınamayacağı belirlenen bu eylem dışında, davalı kadın eşten kaynaklanan kusurlu bir davranışın varlığı ispatlanamamıştır.

Hâl böyleyken yerel mahkemece, somut olaya uygun ve aynı yönlere işaret eden bozma kararına uyulması gerekirken kadın eşin tam kusurlu olduğunun kabulü ile bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak erkeğin davasının kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. O hâlde, yukarıda yazılı bu genişletilmiş gerekçelerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.’’

Boşanma Davasında Tanıklık Yapacak Olanların Dikkat Etmesi Gereken Hususlar

Boşanma Davasında Şahitlere Ne Sorulur? konusunda dikkatli olunması gereken pek çok husus bulunmaktadır. Tanıklık yapmak, çok önemli bir sorumluluktur ve tanıkların belirli bazı kurallara uyması gerekmektedir. Öncelikle, tanıklar, görgüye dayalı olaylarla ilgili doğru ve güvenilir bilgiler sunmalıdır. Bu nedenle, tanıkların olayları net bir şekilde hatırlamaları son derece önemlidir.

İkinci olarak, tanıklar dinleyici konumunda olduklarını unutmamalıdır. Bu bağlamda, mahkeme salonunda dikkatli bir tutum sergilemeli ve hakimin veya avukatların sorularını dikkatle dinlemelidir. Sorulara yanıt verirken ise açık ve net ifadeler kullanmak, yanlış anlamaların önüne geçecektir. Tanık kendisine sorulan sorularla ilgili bilgisi yoksa cevap vermek için çaba göstermemeli davaya ilişkin olayla ilgili bilgisi olmadığını açıkça dile getirmelidir. Ayrıca, tanıkların önceden mahkeme tarafından yönlendirici veya baskı altında hissedebilecekleri konularda dikkatli olmaları gerekir. Mahkeme, doğru bilgi edinmek amacıyla tanıkların ifadelerini değerlendirirken, çelişkili beyanlara karşı duyarlıdır. Bu sebeplerle, tanıkların sadece bildiklerini ifade etmeleri ve gereksiz detaylardan kaçınmaları tavsiye edilmektedir.

Son olarak, anlaşmazlık durumunda tanıkların, diğer tarafın yalan veya yanlış bilgiye dayanarak ifade vermemesi için kesinlikle tarafsız kalmaları önemlidir. Bu, adaletin sağlanması için kritik bir adımdır. Boşanma Davasında Şahitlere Ne Sorulur?   sorusu pek çok farklı durumu barındıran bir konudur. Tanıkların bilmediği konularla ilgili yorum yapmaması, bizzat gördüğü veya duyduğu olaylara ilişkin tanıklık yapmaları boşanma davasının seyrini önemli ölçüde değiştireceği unutulmamalıdır.

Sıkça Sorulan Sorular

Boşanma davasında tanıklara ne tür sorular sorulabilir?

Boşanma davasında tanıklara yöneltilen sorular, genellikle tanıkların taraflar arasındaki ilişkiyi ve olaya dair gözlemlerini aydınlatmaya yönelik olmaktadır. Öncelikle hakim tanığa tarafların evliliğinde boşanmaya ilişkin hangi konularla ilgili bilgisi olduğunu sorar. Tanığın bu olaylarla ilgili somut ve görgüye dayalı tanıklığının bulunması önemlidir. Tanık evlilik birliğinde şahit olduğu olaylara ilişkin bilgi verdikten sonra hakim yeterli görmezse tarafların dilekçelerinde sunduğu boşanmaya gerekçe olarak gösterilen olaylarla ilgili bilgisinin bulunup bulunmadığı sorabilir.

Tanıkların ifadesinin değeri nedir?

Tanıkların ifadeleri, boşanma davasında oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Mahkemeler, boşanma sebeplerini değerlendirirken tanıkların sunduğu bilgileri dikkate alır. Tanıkların olaylara şahit olmaları ve bu konudaki gözlemleri, mahkemenin verdiği kararda etkili olabilir. Elde edilen tanık beyanları, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların aydınlatılması ve olayın gerçek yüzünün anlaşılması açısından kritik bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, tanıkların ifadeleri mahkeme sürecinde belirleyici unsurlardan biridir.

Tanık olarak ifade vermek için ne yapılmalıdır?

Boşanma davasında dava dilekçesinde veya ön inceleme duruşmasında kesin süre verildikten sonra şahitlerin mahkemeye sunulmasından sonra mahkeme tanıklara duruşma günü ve saatini bildirir tebligat çıkaracaktır. Belirtilen duruşma günü ve saatinde tanıkların mahkemeye katılıp, ifadelerini vermesi beklenmektedir. İfade verdikten sonra, tanıklar, mahkemede sorulan sorulara açıklıkla yanıt vermeli ve bildiklerini doğru bir şekilde aktarmalıdırlar. Önceden hazırlık yapmak ve olaya dair net hatırlanması gereken detayları gözden geçirmek, tanıklık sürecini daha etkili kılmaktadır.

Tanık ifadesi mahkemede nasıl değerlendirilir?

Tanık evlilik birliğinde şahit olduğu olaylara ilişkin ayrıntılı olarak bilgi vermelidir. Tanığın evlilik birliğinde bizzat şahit olduğu olaylarla ilgili ifade vermesi, bilgilerinin görgüye dayalı olması gereklidir. Tanığın tarafların kendisine anlattıklarını mahkemede aktarmaları durumunda tanık beyanına itibar edilmeyecektir. Yani taraflardan duyumuna bağlı ya da yorum yoluyla verdiği beyanları dikkate alınmayacaktır. Mahkeme, tanığın ifadesinin güvenilirliğini, tutarlılığını ve samimiyetini göz önünde bulundurur. Tanığın taraflar arasında olan ilişkisi, olayın gerçekleştiği zaman dilimi ve tanığın olayla ne denli bağlantılı olduğu gibi unsurlar, değerlendirme sürecine dahil edilir. Ayrıca, tanıkların ifadeleri arasında bir çelişki varsa, mahkeme bu çelişkileri de inceleyerek, karar verme aşamasında bu unsurları dikkate alır. Dolayısıyla, tanık beyanları mahkeme için önemli bir bilgi kaynağıdır.

bir yorum bırakın

Hemen Ara