Boşanma Davasında Çocuklar Kime Verilir?

Boşanma Davasında Çocuklar Kime Verilir- samsun avukat cansu bayramoğlu

Boşanma süreci, özellikle çocuklar söz konusu olduğunda, birçok duygusal ve hukuki zorluğu beraberinde getirir. Bu nedenle, herkesin merak ettiği bir soru vardır: Boşanma Davasında Çocuklar Kime Verilir? Bu yazıda, boşanma davalarında velayet konusunu ele alırken, çocuklar için velayet kararını etkileyen faktörlere odaklanacağız. Ayrıca, velayet davalarında çocukların görüşlerine ne zaman başvuralacağını, tarafların mali durumlarının velayet kararına etkisi hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Böylece, bu karmaşık süreçte bilinçli kararlar vermenize yardımcı olacak bilgi ve perspektifleri sağlayacağız.

Boşanma Davasında Çocuklar Kime Verilir?

Boşanma süreci, birçok birey için olduğu gibi çocuklar için de son derece zorlu bir dönemdir. Ebeveynlerin ayrı yaşaması, çocukların ruhsal gelişimlerini doğrudan etkileyebilir. Bu nedenle, velayet durumu son derece önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Boşanma davalarında belirleyici olan birçok etken bulunmaktadır ve bu etkenler, çocukların üstün menfaati gözetilerek karar verilmesine yardımcı olur.

Taraflar arasında boşanma süreci gündeme geldiğinde müşterek çocukları varsa velayet hususu tartışılan bir konu haline gelmektedir. Sıklıkla karşılaştığımız bir durum da boşanma davası açmayı düşünen kadınlar boşanmak istemeyen eşleri tarafından ‘’ çocukların velayetini ben alacağım ‘’ şeklinde sözlerle eşlerini korkutarak boşanma davasıdan vazgeçirmeye çalışmaktadırlar. Velayet kararı verilirken hangi durumlara dikkat edileceğini bilmeyen ya da bu konuda yanlış bilgilere sahip olan eşler çoğu zaman korkuya kapılarak evliliğe devam etmektedirler. Bu yazımızda velayet kararı verilirken göz önünde tutulan faktörleri inceleyerek hem bilgi vermeyi hem de yanlış bilenen konulara açıklık getirmeyi hedefliyoruz.

Evlilik birliğinde ortak kullanılmakta olan velayet hakkı boşanmayla beraber ebeveynlerden birine verilir. Öncelikle boşanma davalarında tarafların eş ve ebeveynlik durumları ayrı değerlendirilir. Yani tarafların boşanma davasındaki kusur durumları velayet kararını doğrudan etkilemez. Boşanma davasında taraflardan biri kusurlu davranışları nedeniyle diğer tarafa tazminat bile ödese bu onun kötü bir ebeveyn olacağı anlamına gelmemektedir.  Eşler arasındaki boşanma davasının dayanmış olduğu boşanma sebebi, velayet hakkının verilmesinde doğrudan ilgili değildir. Ancak haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılan bir boşanma davasında davalının hayat tarzı çocuğun gelişimini ve duygusal durumuna olumsuz etkisi olduğuna kanaat getirilirse velayet kararında bu durum göz önünde bulundurulacaktır. 

Genel olarak, mahkemeler çocukların velayetini belirlerken onların yaşları, psikolojik durumları,eğitimi, ihtiyaçları, ebeveynlerin sosyo-ekonomik durumları, sosyal çevreleri, hayat standartları gibi etmenler göz önünde bulundurur. Ebeveynlerden birinin çocukları daha iyi bir yaşam standardı sağlayabileceği ya da çocukları daha iyi bir şekilde yetiştirebileceği kanıtlanırsa, mahkemeler velayeti bu ebeveyne verebilir. Bunun dışında boşanma öncesinde ve sırasında çocukların ebeveynlerle ilişkileri de önemli bir faktördür. Ayrıca çocuğun idrak yaşında olması durumunda görüşüne başvurulacağı da unutulmamalıdır. Mahkemeler genellikle velayet hususunda karar verebilmek için mahkeme tarafından görevlendirilen uzman kişilerden sosyal inceleme raporu hazırlanmasını istemektedir. Uzmanlar taraflar ve müşterek çocuklarla iletişim kurarak durumla ilgili görüşlerini bildirir rapor hazırlarlar. Hazırlanan SİR raporu velayet hakkındaki karar verilirken başvurulan en önemli faktörlerden biridir.

.Ancak şunu unutmamak gerekir ki velayet kararı, her zaman çocuğun üstün menfaati gözetilerek alınır. Mahkeme dava sürecinde tarafların talebine değil çocuğun üstün menfaatine göre karar verir. Çocuğun idrak yaşında olup velayet hususunda kararını bildirmesi bile tek başına karar için yeterli olmayıp mahkemenin çocuğun isteğinin onun üstün menfaatine uygun olduğuna kanaat getirmesi gerekecektir. Sonuç olarak, boşanma davalarında çocuklar kime verilir sorusunun cevabı, her davanın kendine özgü detaylarına bağlı olarak değişiklik göstermektedir.

Velayet Davasında Kaç Yaşında Çocuğa Sorulur?

Boşanma Davasında Çocuklar Kime Verilir sorusunun önemli bir parçası, çocuğun yaşı ve bu süreçte nasıl bir konumda bulunduğudur. Velayet davaları, ebeveynlerin çocukları üzerindeki haklarının belirlenmesini sağlarken, çocuğun yaşına göre mahkemece alınan kararlar da sürecin seyrini etkileyen kritik unsurlardır.

Boşanma davası süreçlerinde çocukların görüşleri, mahkeme tarafından dikkate alınan unsurlardan biridir. Çocukların ne şekilde ve hangi yaşta görüşlerinin alınacağı merak edilen konulardan bir diğeridir. Yargıtay idrak yaşına gelen çocuğun fikri alınmadan verilen velayet kararının eksik inceleme nedeniyle bozmayı gerektirir bulduğu pek çok kararı bulunmaktadır.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 07.11.2018 tarih 2017/1067 esas 2018/12728 sayılı kararında

‘’Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesi ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nin 3. ve 6. maddeleri iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir.

Bu sebeple, çocukların idrak çağına ulaştığı dikkate alınarak, ortak çocukların, eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihinin kendisinden sorulması ve gerektiğinde psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı niteliğindeki uzman veya uzmanlardan (4787 sayılı Kanun m. 5) ortak çocukların anne ve baba yanındaki barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınması ve tüm deliller birlikte değerlendirilip, ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocukların menfaatine olacağı tespit edilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, velayet düzenlemesi yönünden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.’’

Genellikle, çocukların kendi fikirlerini ifade edebilme yeteneği ile ilgili net bir yaş söylemek doğru değildir. Her çocuğun kendini ifade edebilme durumu yaşıyla paralel olmayabilir. Ancak 8 yaşından itibaren, çocuklar daha etkin bir biçimde kendi duygularını ifade etme yeteneğine sahip olmaktadırlar. Bu yüzden, 8 yaş ve üzerindeki çocukların görüşleri, velayet davalarında daha fazla önem kazanmaktadır. Velayetle ilgili çocuğun görüşüne başvuralacağında genellikle çocuklarla yapılan görüşmeler, mahkeme tarafından görevlendirilen uzmanlar tarafından gerçekleştirilir. Çocuğun uzmanlarla gerçekleştireceği görüşmeler ebeveynlerin baskısına maruz kalmadan kendi düşüncelerini dile getirebilmesine yardımcı olur. Çocuğun zihinsel olgunluğu, görüşlerinin dikkate alınması açısından önemli bir faktördür. Uzman tarafından tutulan raporda çocuğun idrak durumunun mevcut olup olmadığıyla ilgili de bilgi verilir.  Bu şekilde, hakim çocuğun yaşını ve gelişim sürecini göz önünde bulundurarak karar verme aşamasına geçebilir. 

Bu süreçte, dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da, çocuğun idrak yaşında olsa dahi düşüncelerinin çok çabuk değişebilme ihtimalidir. Çocuk idrak yaşına gelmiş olsa da ebeveynlerinden etkilenebilmekte ve boşanma sürecinin zorluğunda yanlış kararlar verebilmektedir. Bu nedenle hakim tek başına çocuğun talebiyle bağlı olması mümkün değildir. Mahkeme için çocuğun velayet hususundaki görüşleri ancak üstün menfaatine uygun olduğu sürece anlam taşır. Mahkeme pek çok faktörü göz önünde bulundurarak karar verecektir.

Hangi Durumlarda Velayet Anneye Verilmez?

Boşanma süreci, birçok aile için yıpratıcı ve karmaşık bir dönemdir. Bu süreçte, çocukların velayeti konusunda alınacak kararlar, hem hukuki hem de duygusal açıdan önem taşımaktadır. Boşanma Davasında Çocuklar Kime Verilir sorusu, genellikle ilk akla gelen soru olsa da hangi durumlarda velayet anneye verilmez sorusunu cevabı velayet sürecinin önemli sorularından birisidir. Genellikle anneler çocuğun bakımını kendileri üstlendiklerinden velayetin kendilerine verilme ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünme eğilimindedirler. Ancak bazı durumlarda çocuğun velayeti anneye verilmeyebilir. Bunlar:

  • Anne çocuğun velayetini istemiyorsa çocuğun velayeti anneye değil babaya verilir. Çocuğun idrak yaşında olması durumunda çocuğun isteğinin de sorgulanması gerekir. Çocuk idrak yaşında bulunup babasıyla birlikte yaşamak istediğini beyan ederse çocuğun velayeti babaya verilebilir. Ancak bu durumda çocuğun isteği bulunsa bile  hakim çocuğun üstün menfaatini gözeterek karar verir.
  • Anne haysiyetsiz bir yaşam sürüyorsa, genel ahlak kurallarına aykırı bir yaşamı alışkanlık haline getirmesi durumunda çocuğun velayeti anneye verilmez.
  • Annenin psikolojik ,fiziksel  rahatsızlığının bulunması veya sağlık durumunun elverişsiz olması durumunda bu durum çocuğun bakımını olumsuz etkileyeceğine kanaat getirildiği durumlarda çocuğun velayeti anneye verilmez.
  • Annenin suçtan hüküm giymesi, tutuklanması veya kısıtlanması durumunda çocuğun velayeti anneye verilmez.
  • Annenin uyuşturucu veya alkol bağımlılığının bulunması durumunda çocuğun velayeti babaya verilebilir.
  • Annenin fiil ehliyetinin bulunmaması veya akıl sağlığının yerinde olmaması durumunda çocuğun bakım ve gözetim yükümlülüğünü yerine getiremeyeceğinden velayet anneye verilmez.
  • Mahkeme çocuğun velayeti hakkında karar verirken çocuğun üstün menfaatini ve çocuğun bakımının hangi tarafça yerine getirildiğini göz önünde bulundurur. Çocuğun annenin bakımına muhtaç olması durumunda velayet hakkının anneye verileceği düşünülse de annede mevcut bir durumun çocuğu fiziksel veya piskolojik açıdan olumsuz etkileme ihtimali bulunmaktaysa çocuğun velayetinin babaya verilmesine de karar verebilir.

Son olarak, boşanma sürecindeki anlaşmazlıklar sırasında, çocuğun anne ile olan ilişkisi de öncelikli değerlendirilecek unsurlardan biridir. Eğer çocuk, anne ile sağlıklı bir bağ kuramıyorsa veya iletişimde sorunlar yaşıyorsa, bu durum da göz önünde bulundurularak velayetin babaya verilmesi söz konusu olabilir.

Bu bağlamda, Boşanma Davasında Çocuklar Kime Verilir sorusunun yanıtı, her ailenin özel durumuna bağlı olarak değişkenlik gösterir. Annenin durumu, çocuğun ihtiyaçları ve her iki tarafın da sağlıklı ilişki kurabilmesi gibi konular mahkemece titizlikle incelenmelidir.

Geliri Olmayan Bir Anneye Velayet Verilir Mi?

Boşanma süreçlerinde, çocukların velayeti ile ilgili birçok husus değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, “Geliri olmayan bir anneye velayet verilir mi?” sorusu sıkça karşılaştığımız önemli bir konudur. Velayet, sadece cebinde para olan bir ebeveyne değil; aynı zamanda çocuğun duygusal ve psikolojik gelişimine katkı sağlayabilecek en sağlıklı ortamı sunan ebeveynlere verilmektedir.

Öncelikle belirtmemiz gerekir ki, mahkemeler çocukların menfaatlerini öncelikli olarak göz önünde bulundurarak karar vermekte; bu nedenle maddi durum koşulu, tek başına velayet hakkının belirlenmesinde yeterli bir kriter değildir. Geliri olmayan bir anneye velayet verilir mi? sorusuna yanıt verirken, anne ve babanın genel yaşam koşulları, çocuk ile olan ilişkileri, iletişimleri ve çocuğun ihtiyaçlarını karşılama yetenekleri de düşünülmelidir.

Eğer gelir durumu olmayan bir anne, çocuğunun bakımında, eğitiminde ve genel gelişiminde yeterli destek sağlayabiliyorsa, mahkeme bu durumu göz önünde bulunduracaktır. Örneğin, güvenilir bir aile desteği ya da annenin çocuğa karşı olan ilgisi ve şefkati gibi faktörler, velayet kararını etkileyebilir. Ayrıca, doğrudan maddi kaynaklardan yoksun olsa bile, çocuğa ve kendisine verilecek nafaka ile çocuğa uygun bir yaşam sağlaması beklenebilir.

Ayrıca şunu da unutmamak gerekir ki, babanın gelir durumu ve çocukla olan ilişkisi de önemli bir yere sahiptir. Eğer baba daha iyi maddi koşullara sahipse ancak çocuğun psikolojik ve sosyal gelişimi bakımından olumsuz bir etki yaratıyorsa, bu durum velayet kararında anne lehine sonuçlanabilir. Mahkemeler, her zaman çocuğun en yüksek yararını göz önünde bulundurarak karar vermektedir.

Son olarak, boşanma süreci içerisinde velayet durumunun belirlenmesinde sadece maddi durum değil, duygusal ve psikolojik unsurlar da önemlidir. Gerekli koşullar sağlandığında, geliri olmayan bir anneye velayet verilebilir; ancak bu durum, her olayın kendi dinamiklerine ve mahkeme sürecinin değerlendirmelerine bağlı olarak değişecektir.

Çocuğun Velayeti Neye Göre Belirlenir?

Boşanma Davasında Çocuklar Kime Verilir sorusunun temelinde yatan en önemli faktörlerden biri çocuğun velayetinin nasıl belirlendiğidir. Velayet, çocuğun bakımını, eğitimini ve genel refahını etkileyen kritik bir karardır. Bu nedenle, velayetin belirlenmesinde göz önünde bulundurulması gereken birçok kriter vardır.

Öncelikle, mahkemeler çocuğun yaşı, gelişim durumu ve ihtiyaçları gibi unsurları dikkate alır. Özellikle küçük yaş grubundaki çocuklar için, hangi ebeveynin onlara daha iyi bir yaşam ortamı sağlayabileceğine dair değerlendirmeler yapılır. Mahkeme, çocuğun yaşına göre, onun görüşlerini de alabilir. Çocuk ne kadar büyükse, kendi duygu ve düşüncelerini ifade etme yeteneği de o ölçüde artar. Bu noktada, çocuğun hangi ebeveynle daha sağlıklı bir ilişki kurduğuna dair gözlemler ve tanık ifadeleri de önemli rol oynar.

Bunun yanı sıra, her iki ebeveynin de finansal durumları, yaşam standartları ve aile dinamikleri de velayet kararında belirleyici olabilir. Mahkeme, her ebeveynin çocuğa sağladığı yaşam koşullarını değerlendirirken, bireysel olarak onların psikolojik ve duygusal destek sunma yeteneklerini de göz önünde bulundurur. Özellikle, ebeveynlerin çocuğun eğitimine ve sosyal gelişimine olan katkıları önemli bir kriterdir.

Diğer yandan, ebeveynlerden birinin veya her ikisinin davranışsal sorunları, yasal geçmişleri ve madde bağımlılıkları gibi durumlar da velayet kararını doğrudan etkileyebilir. Bu tür durumlar, çocuğun güvenliği ve psikolojik sağlığı açısından riski artırdığı için mahkemeler tarafından dikkate alınır.

Sonuç olarak, çocuğun velayetinin neye göre belirleneceği, her olayda farklılıklar gösterebilir. Ancak genel hatlarıyla, mahkeme sürecinde çocukların çıkarları her zaman öncelikli kabul edilmektedir. Bütün bu unsurlar, Boşanma Davasında Çocuklar Kime Verilir sorusunun yanıtını şekillendiren temel bileşenlerdir. Bu noktada dikkatli bir değerlendirme ve adil bir yargılama süreci, çocukların geleceği açısından son derece önem taşımaktadır.

İlgili Makale: Velayeti Babada Olan Çocuğun Annesinin Hakları

Boşanmada Çocuğun Velayetinin Anneye Verilmesi

Boşanma süreci, çiftler açısından olduğu kadar çocuklar açısından da oldukça zorlayıcı bir dönemdir. Bu süreçte, çocukların geleceği ve gelecekleri için en iyi kararların verilmesi gerekir. Boşanma Davasında Çocuklar Kime Verilir sorusunun yanıtını bulmak, bu değişken ve karmaşık durumun yönetilmesinde kritik bir öneme sahiptir. Özellikle, boşanma esnasında çocuğun velayetinin anneye verilmesi sıkça karşılaşılan bir durumdur ve bunun ardında çeşitli nedenler yatmaktadır.

Velayetin Anneye Verilme Nedenleri

Çocukların velayetinin anneye verilmesi, Türk Medeni Kanunu’na göre çeşitli faktörlere bağlıdır. Öncelikle, çocuğun ihtiyacı olan fiziksel ve duygusal bakımın sağlanması açısından anne, çoğu zaman bu konuda daha donanımlı olarak değerlendirilir. Özellikle küçük yaş grubu çocuklar için, çocuğun annenin bakımına muhtaç olması önemli bir kriterdir. Bunun yanı sıra, annenin çocukla olan bağının kuvvetli olması, mahkemelerin velayet kararında önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır.

Mahkeme Değerlendirmeleri

Boşanma davalarında mahkeme, çocuğun menfaatini öncelikli olarak dikkate alır. Anne ve babanın maddi durumlarının yanı sıra, çocuğun ruhsal durumu da göz önünde bulundurulan kriterler arasındadır. Eğer anne, çocuğun psikolojik gelişimine olumlu katkılarda bulunabiliyorsa, bu durum onun aleyhine olan unsurların etkisini azaltmaktadır. Ayrıca, annenin çocuğun eğitimine, sosyal ve duygusal gelişimine katkıda bulunacak bir ortam sağlayabilmesi de mahkeme tarafından göz önünde bulundurulmaktadır.

Annenin Durumu ve Boşanma Süreci

Annenin durumu, boşanma sürecindeki diğer önemli bir faktördür. Eğer anne, sağlık problemleri ya da psikolojik sorunlar yaşamıyorsa, mahkemeler genellikle velayeti anneye verme eğilimindedir. Bu durum, çocuğun stabil bir ortamda büyümesi açısından son derece değerlidir. Boşanma Davasında Çocuklar Kime Verilir sorusunun yanıtı, her bireysel vakada farklılık gösterebilir; ancak genel eğilim anne lehinedir.

Velayet tartışmalarına yönelik kararlar, her koşul altında çocuğun üstün menfaatlerini gözetmek amacıyla verilmektedir. Bu nedenle, anne-baba arasındaki iletişim ve işbirliği de, boşanma sürecinin en sağlıklı şekilde yürütülmesi açısından son derece önemlidir. Çocuğun geleceği ve refahı için duyulan sorumlulukla, hukuki süreçlerin her aşamasında dikkatli olunmalıdır. Bu süreçlerde uzman Samsun boşanma avukatından destek alınması sürecin daha sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlar.

Çocuğu Göstermeyen Velayeti Kaybeder Mi?

Türk Medeni Kanununun 324.maddesine göre ‘’ Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür’’ Bu nedenle anne velayet hakkını çocuğun babayla kişisel münasebet hakkını engelleyecek şekilde kötüye kullanırsa velayeti kaybetme ihtimali gündeme gelebilir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin  08.04.2013 tarihli 2012/22151 esas 2013/9689 sayılı kararında 

“Tarafların ortak çocuğu Kerem, 13.09.2007 doğumlu olup, altı yaşındadır. Yargılama sırasında velayeti dava süresince anneye bırakıldığı ve baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulduğu halde, annenin kişisel ilişkiyi sürekli olarak engellediği, bu yönde yapılan icra takibine karşın, babanın çocuğunu göremediği dosya kapsamından ve icra takibine ilişkin evraktan anlaşılmaktadır. Baba yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişimine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller de bulunmamaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında velayetin davacı-davalı (baba)’ya bırakılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.” belirtmiştir.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 05.05.2015 tarih 2014/26404 esas 2015/9455 sayılı kararında

‘’Taraflar, 25.4.2007 tarihinde anlaşmalı olarak boşanmışlar, 20.05.2004 doğumlu müşterek çocuk …’in velayeti davalı babaya verilmiştir. Boşanma kararının kesinleşmesinden yaklaşık üç ay sonra, davacı anne tarafından velayetin değiştirilmesi talepli bu dava açılmış ve 04.03.2008 tarihinde tedbiren velayet davacı anneye bırakılmıştır. Velayetin kullanılması tedbiren kendisine bırakılan davacı annenin, sürekli olarak çocuğun baba ile kişisel ilişkisini engellediği, bu yüzden iki kez ceza aldığı toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Ana veya babadan herbiri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesini ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür. (TMK.m.324/1) Ana ve babasından veya bunlardan birinden ayrılmasına karar verilen çocuğun, kendi yüksek yararına aykırı düşmedikçe ana ve babanın ikisiyle de düzenli biçimde kişisel ilişki kurma ve doğrudan görüşme hakkı, çocuğun temel haklarındandır. (Çocuk Hakları Sözleşmesi m.9/3) Davalı babanın velayet görevini yerine getirmediği, ihmal ettiği ve velayetin değiştirilmesi şartlarının oluştuğu (TMK md. 183, 349) kanıtlanamamıştır. Öte yandan her ne kadar küçük …, annesi ile yaşamak istediğini beyan etmiş ise de, annenin, çocuğun baba ile kişisel ilişki kurmasına sürekli engel çıkardığı, dosyadaki delillerle de sabittir. O halde davanın reddi yerine kabulü doğru bulunmamıştır.

Anne Evlenirse Velayet Babaya Verilir Mi?

Türk Medeni Kanununun 349.maddesinde ‘’Velâyete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velâyetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velâyet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velâyet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir.’’ şeklinde düzenleme yapılmıştır. Yani velayet sahibi kişinin yeniden evlenmesi çocuğun velayetinin diğer tarafa verileceği anlamına gelmemektedir. Eğer velayet sahibi kişinin yeniden evlenmesi çocuğun güvenliğini veya sağlığını riske atacak koşullar yaratıyorsa çocuğun üstün menfaati gereğince velayetin değiştirilmesi gündeme gelebilir.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 29.03.2016 tarihli 2016/5009 esas 2016/6233 sayılı kararında 

‘’Dava velayetin değiştirilmesi talebine ilişkindir. Taraflar 26.05.2010 tarihinde kesinleşen boşanma ilamıyla boşanmışlar, velayet davalı anneye verilmiş, davacı baba ile müşterek çocuk arasında kişisel ilişki düzenlenmiştir. Davalı annenin çocuğa karşı velayet görevini savsakladığına, gereken ilgiyi göstermediğine ve davacı babanın müşterek çocukla kişisel ilişkisini engellediğine ilişkin dosya kapsamında yeterli delil bulunmamaktadır. Toplanan deliller, velayetin değiştirilmesi koşullarının oluştuğunu kabule yeterlilikte değildir. Velayet sahibi annenin yeniden evlenmesi,ve eşinin sabıka kaydının bulunması tek başına velayetin değiştirilmesini gerektirmez. Gerek davalı annenin gerekse eşinin çocuğa kötü muamelede bulunduğuna dair somut bir iddia da mevcut değildir. Gerçekleşen bu durum karşısında davacının velayetin değiştirilmesine yönelik davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.’’

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 21.02.2017 tarihli 2016/16629 esas 2017/1767 sayılı kararında 

‘’Davacı baba, boşanma kararı ile velayetleri davalı anneye bırakılan ortak çocuklar 10.07.2009 doğumlu …. ile 02.11.2012 doğumlu….’nin velayetlerinin değiştirilerek kendisine verilmesini talep etmiş, mahkemece; “annenin başka bir erkekle evli olmaksızın yaşaması ve dava devamında evlenmesinin velayetinin değiştirilmesi sebeplerinden biri olduğu ve annenin çocukların okula gidiş geliş saatleri ve okuldan alınıp bırakılması konusunda yeterli özeni göstermediği” gerekçesiyle davanın kabulü ile velayetlerin değiştirilmesine karar verilmiştir.

Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde vermesi gereken karar; yani çocuğun farazi düşüncesi esas alınacaktır.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesi ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 3 ve 6. maddeleri, iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir.

Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçeriidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir.

Mahkemece, velayet konusunda görüşlerine başvurulan ortak çocuklardan 10.07.2009 doğumlu …., beyanının alındığı 18.03.2016 tarihinde yaşı itibariyle yeterli idrake sahip değildir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; tarafların 09.09.2014 tarihinde kesinleşen ilamla anlaşmalı olarak (TMK m. 166/3) boşandıkları, ortak çocukların velayetinin davalı anneye bırakıldığı, eldeki davanın 23.02.2015 tarihinde açıldığı ve çocukların anne ile birlikte yaşadıkları anlaşılmaktadır. Çocukların anne yanında yaşadıkları

süre boyunca velayetin değiştirilmesini gerektirecek bir durumun varlığı ve annenin velayet görevini kötüye kullandığı veya savsakladığı kanıtlanamamıştır. Annenin çalışıyor olması sebebiyle, özel okulda eğitim gören çocukların okul servisinden anne tarafından bizzat alınmaması ya da annenin başka bir erkekle yeniden evlenmesi tek başına velayetin değiştirilmesini gerektirmez. Mahkemece alınan 29.01.2016 tarihli sosyal inceleme raporunda da annenin velayet görevini yerine getirmediğine ilişkin bir tespit bulunmamaktadır. Açıklanan sebeplerle davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp hükmün bozulmasını gerektirmiştir.’’

Boşanmada Çocuğun Velayeti Hangi Durumlarda Babaya Verilir?

Boşanma süreçleri, her iki taraf için de oldukça duygusal ve karmaşık bir dönemdir. Bu süreçte, çocukların velayeti en önemli konulardan birini oluşturur. Genellikle velayet, anneye verilse de bazı durumlarda boşanma davasında çocuklar kime verilir sorusunun yanıtı olarak baba da velayet hakkı kazanabilir. Peki, bu durum hangi koşullarda gerçekleşir?

Öncelikle belirtmek gerekir ki, çocuğun velayeti belirlenirken, mahkemeler her zaman çocuğun üstün menfaatini gözetir. Mahkeme, baba tarafından talep edilen velayet durumunda, bir dizi kriteri değerlendirir. Bunların başında, babanın çocuğun bakımında ki rolü ve yaşam standartları gelir. Eğer baba, çocuğun bakımında aktif bir rol alıyorsa ve çocuğun ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir ortam sağlayabiliyorsa velayet hakkı kazanabilir.

Ayrıca, çocuğun yaşı ve psikolojik durumu da göz önünde bulundurulur. Eğer çocuk, belli bir yaştan büyükse ve babasıyla arasında güçlü bir bağ oluşturduysa, mahkeme çocuğun velayetinin babaya verilmesini destekleyebilir. Böylece, çocuğun kendi isteklerinin de dikkate alındığı bir durum ortaya çıkar. Yargıtay Hukuk Genel kurulunun kararına göre çocuğun idrak yaşı, 8 yaş veya üstüdür. 8 yaş veya bu yaşın üzerinde olan çocukların görüşü alınmadan velayetin düzenlenmesi, değiştirilmesi veya kaldırılması mümkün olmadığı görüşündedir.

Çocuğun idrak yaşından küçük olması durumda ise babaya velayetin verilip verilmeyeceği durumu mevcut durumun şartlarına göre değişiklik göstermektedir. Öncelikle babayla ilgili olan durumlar yani müşterek çocuğun boşanma sırasında fiilen baba bakımında olması, boşanma sürecinde bakmaya devam etmesi, çocuğun gelişimi için uygun bir ortamın bulunması, evin çocuğun ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş olması, müşterek çocuğun kardeşinin babanın yanında kalması diğerinin kardeşinden ayrılmaması onun üstün yararına olması durumunda, çocuğun ihtiyaçları ve eğitimi için uygun koşulların sağlanması, babanın çocuğa ilgili ve özenli davranması durumlarından çocuğun velayetinin babaya verilme ihtimali artmaktadır.

Müşterek çocuğun velayetinin anneye verilemeyeceği durumlarda babaya verilme ihtimali yüksektir. Yani çocuk küçük yaşta olup annenin bakımına muhtaç olsa da annenin haysiyetsiz yaşam sürmesi, akıl hastalığı veya ağır psikolojik sorunlarının bulunması, alkol veya madde bağımlılığının bulunması, sağlık durumunun çocuk bakımı için elverişsiz olması durumunda çocuğun velayeti anneye verilmez. Bu durumlarda çocuğun velayeti babaya verilir.

Ancak bu durumda babanın velayete uygun olmaması durumunda her iki tarafa da velayetin verilmeme ihtimali de mevcuttur, hakimin takdir yetkisindedir. Annenin geçici velayet hakkını kötüye kullanması müşterek çocuğun babayla görüşmesini engellemesi durumunda da mahkeme çocuğun velayetinin babaya verilmesine karar verebilir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/2825 esas  2020/4588 sayılı karar

‘’Tarafların ortak çocuğu 2008 doğumlu Yasemin’in velayetinin alınan sosyal inceleme raporu göz önünde bulundurularak davalı anneye bırakılmasına karar verilmiştir. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır.

Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde vermesi gereken karar; yani çocuğun farazi düşüncesi esas alınacaktır. Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. 

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesi ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 3. ve 6. maddeleri, iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir.Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir.Somut olayda, tüm dosya kapsamından, yargılama sırasında idrak çağında olan tarafların ortak çocuğu 2008 doğumlu Yasemin mahkeme huzurunda ve uzman eşliğinde alınan beyanında babasının yanında kalmak istediğini beyan etmiştir.Çocuğun tercih ve görüşüne önem verilmemesini gerektiren, menfaatine aykırı bir husus bulunmamaktadır.Davacı babanın velayet hakkını kullanmasına engel bir durumda ispatlanamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, ortak çocuk Yasemin’in üstün yararları gözetildiğinde velayetinin davacı babaya bırakılması gerekirken, davalı anneye bırakılması doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir.’’

Sıkça Sorulan Sorular

Boşanma davasında çocukların velayeti nasıl belirlenir?

Boşanma davasında çocukların velayeti, her iki ebeveynin de durumları, çocukların ihtiyaçları ve mahkemeye sunulan deliller doğrultusunda belirlenir. Mahkeme, çocuğun üstün menfaatlerini, bakım, sağlık, ihtiyaçları, eğitim ve duygusal durumlarını göz önünde bulundurarak karar vermektedir. Ebeveynlerin gelir durumu, çocukla olan fiziksel ve duygusal bağları gibi unsurlar da göz önüne alınır.

Velayet anlaşmazlıklarında çocukların görüşleri dikkate alınır mı?

Evet, çocukların görüşleri özellikle belli bir yaştan sonra mahkemede dikkate alınır. Çocuklar, yaşlarına ve olgunluklarına göre kendi isteklerini ifade etme hakkına sahiptirler. Mahkeme, çocuğun ruhsal durumunu ve hangi yaşam koşullarında daha mutlu olacağını değerlendirmek adına çocuğun görüşlerini önemser.

Boşanma davasında çocuk velayeti için bir avukat tutmak şart mı?

Boşanma davasında çocuk velayeti için bir avukat tutmak şart değildir, ancak sürecin karmaşıklığı nedeniyle sürecin avukatla takip edilmesi hak kaybına uğramamanız için önemlidir. Hukuki yardım alarak, sürecin karmaşıklığını profesyonel şekilde yönetebilir, haklarınızın farkında olarak koruyabilir ve mahkemede gerekli belgelerin eksiksiz sunulmasını sağlayabilirsiniz.

bir yorum bırakın

Hemen Ara