
Katılma alacağı, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi sonucunda her eşin diğer eşin edinilmiş malları üzerinden talep edebileceği bir alacak hakkıdır. Eşlerin çalışma sonucunda elde ettikleri malvarlığı değerleri edinilmiş mal olduğu için her eş diğerinden bu malvarlığı değerleri için katılma payı alacağı talep edebilir. Katılma alacağı talep eden eşin çalışmasına gerek yoktur. Çalışmayan eşler de katılma alacağı talep edebilir. Edinilmiş mallar sadece eşlerin çalışma karşılığı elde ettikleri kazanımlardan ibaret olmayıp MK m. 219 maddede diğer edinilmiş mallar sayılmıştır.
Katkı payı alacağı, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin yürürlükte olduğu esnada eşlerin çalışma sonucunda elde ettikleri malvarlığı değerlerine diğer eşin yaptığı katkıların karşılığı olarak öngörülen doktrin ve Yargıtay içtihatları tarafından kabul edilen bir alacak hakkıdır. Bu alacak hakkının talep edilebilmesi için ön koşul katkı payı alacağını talep eden eşin çalışarak bir gelir elde etmesidir. Aksi halde katkı payı alacağı davası reddedilebilir. 2002 öncesi yapılan evliliklerde evlenme tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejimi yürürlükte olduğu için katkı payı alacağı talepleri genellikle söz konusu dönemde edinilen mallar için talep edilmektedir. Bunun dışında eşler edinilmiş mallara katılma rejimi yerine mal ayrılığı rejimini seçmişlerse bu ihtimalde de eşler birbirinde katkı payı alacağı talep edebilir.
Değer artış payı alacağı, eşlerden birinin diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkı oranında sahip olunan bir alacak hakkıdır. Değer artış payı alacağı genellikle eşlerden birinin kişisel mallarını (örn; miras yoluyla gelen parayı) sarf ederek diğer eşin bir malvarlığı (örneğin; ev, araba) edinmesine yardımcı olduğu durumlarda ortaya çıkar. Bu alacak hakkı katılma alacağından bağımsız bir alacak hakkı olup, hem değer artış payı alacağı hem de katılma payı alacağı talep edilebilir.
Denkleştirme alacağı, eşlerin birbirinin borçlarını karşıladığı durumlarda gündeme gelen bir alacak hakkıdır. Eşlerin kişisel mallarına ilişkin borçları edinilmiş mallar; edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallar sarf edilerek ödenmişse eşler tasfiye sırasında denkleştirme isteyebilir. Örn; kredi borcuyla alınan bir evin kredi borcunu eşlerden biri kişisel mallarını (örn; miras yoluyla gelen parayı) sarf ederek bu borcu kapatmışsa bu ödeme sebebiyle denkleştirme alacağı talep edebilir.
Katılma, katkı, değer artış payı ve denkleştirme alacakları genellikle boşanma davaları sonrasında açılan mal rejiminin tasfiyesi davası ile talep edilen alacak haklarıdır. Fakat eşler arasındaki mal rejimi sadece boşanma ile sona ermez. Ölüm de mal rejimini sona erdirici sebeplerden birisidir. Ölümle birlikte sadece sağ kalan eşin değil, aynı zaman da ölen eşin de katılma payı alacağı söz konusu olacaktır.
Uygulamada genellikle sağ kalan eşin mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacak hakları bilinse de olayların büyük bir çoğunluğunda bir tereke borcu mahiyetinde olan bu alacak hakları talep edilmeksizin sağ kalan eş sadece ölen eşinden kalan miras payını talep etmekte ve hak kaybına uğramaktadır. Bu alacak hakları genellikle ölen eşin mal varlığının yarıya yakınına hatta bazen daha fazlasına yakın bir değerde olduğu için hak kaybının boyutu çok büyük olmaktadır. Bu alacak hakları mahiyetleri, ortaya çıkma şartları açısından birbirinden çok farklı alacak haklarıdır. Sağ kalan eşin hak kaybına uğramaması için bu alacak haklarını talep ederken uzman bir hukukçunun desteğine ihtiyacı vardır.
Sağ kalan eş bu alacak haklarını ölen eşin mirasçılarından talep edebilir. Tereke borcu mahiyetinde olan bu borçlardan tüm mirasçılar müteselsilen sorumludur ve sağ kalan eş, bu alacağının tamamını istediği herhangi bir mirasçıdan talep edebilir. Talebin kabul edilmemesi durumunda dava yoluyla söz konusu alacağın tahsili sağlanabilir.
Sağ kalan eşin katılma payı alacağı özellikle ölen eşiyle birlikte oturdukları aile konutunda ömrü boyunca ikamet edebilmesini sağlar. Medeni Kanun madde 240’a göre; katılma payı alacağına mahsuben veya bu alacağın miktarı yeterli olmazsa bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı elde edebilir (MK m. 240/I). Ayrıca haklı sebeplerin varlığı halinde konut üzerindeki mülkiyet hakkını da talep edebilir (MK m. 240/III). Aynı şekilde katılma payı alacağına mahsuben ev eşyaları üzerindeki mülkiyet hakkının tanınmasını da isteyebilir (MK m. 240). Katılma payı alacağının yeterli olmadığı durumlarda sağ kalan eş söz konusu konutta ikamet edebilmek için Medeni Kanun 652 hükmü uyarınca miras payını da kullanabilir. Hatta miras payı kullanıldığı durumlarda aile konutu üzerindeki mülkiyet hakkını talep edebilmek için haklı sebeplerin varlığının ispatlanmasına gerek yoktur.
Uygulamada en bilinmeyen ve talep edilmeyen ise ölen eşin mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacak haklarıdır. Ölen eşin bu alacak haklarının alacaklısı ölen eşin mirasçılarıdır. Ölen eşin mirasçıları bu alacaklarını sağ kalan eşten talep edebilir. Bu alacaktan sağ kalan eş sorumlu olduğu için genellikle bu alacak hakkı ölen eşin çocukları veya diğer mirasçıları tarafından talep edilir. Fakat uygulamada ölen eşin çocukları sağ kalan eş anne veya babaları olduğu için bu alacak hakkını talep etmede çekingenlik göstermektedir. Bunun sebeplerinden birisi söz konusu alacak hakkının anne veya babasının vefat ettiği zaman kendilerine intikal edecek olması, aile içerisinde parasal mevzular dolayısıyla soğukluk oluşmasının istenmemesidir. Fakat özellikle anne veya babanın ikinci bir evlilik yaptığı durumlarda söz konusu alacak hakkını elde etme tehlikesi ortaya çıkar.
Özellikle geçen zaman içerisinde söz konusu alacak hakkının zamanaşımına uğrama riski vardır. Sağ kalan eşin olduğu gibi ölen eşin mirasçıları da miras haklarının yanısıra söz konusu katılma payı alacağının kendilerine verilmesini isteyebilir. Bu alacak hakkı genel zamanaşımı süresi olan 10 yıl içerisinde talep edilebilir. MK m. 178’de öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresi evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesi durumu için öngörülmüş olup, ölüm sebebiyle sona ermede söz konusu bir yıllık süre uygulanmaz.
Sağ kalan veya ölen eşin katılma payı alacağı talep edildiği halde verilmezse söz konusu alacak hakkının yerine getirilmesi için bir dava açılabilir. Bu davada görevli mahkeme mahkeme aile mahkemeleridir. Yetkili mahkemesi ise MK m. 214 hükmü gereğince ölenin son yerleşim yeri mahkemesidir. Fakat mahkemenin bu yetkisi kesin yetki değildir. Mahkemenin yetkisiz olduğu ilk itiraz olarak davalı tarafından ileri sürülmelidir. Aksi halde davanın açıldığı mahkemede dava devam eder. Aile mahkemesinde bu davanın açılmasıyla açılmış olan mirasın paylaşımı davasında söz konusu dava bekletici mesele yapılır. Çünkü aile mahkemesinde yürüyen bu dava mirasın paylaşımını doğrudan etkileyecek niteliktedir. Aile mahkemesinde verilecek olan karar tereke borcunun miktarını etkileyecektir.
Sağ kalan ve ölen eşin söz konusu olduğu durumlarda ölümle birlikte eşler arasındaki mal rejimi sona erer ve tasfiye aşamasına geçer. Bu tasfiye taraflar arasında dava yoluna başvurmadan tarafların belirlediği kurallar çerçevesinde yapılabilir. Tarafların anne veya baba ile çocuklar olduğu dikkate alındığında bu yolun tercih edilmesi dava yoluna nazaran aile içerisinde oluşabilecek gerilimleri ortadan kaldırıcı fonksiyonu olduğu için tercih edilebilir. Fakat bu anlaşma protokolünün oluşturulmasında ve hatta tarafların sahip oldukları hakların tehlikeye düşmemesi için uzman bir hukukçunun nezaretinde hazırlanması çok önemlidir. Aksi halde yanlış bir şekilde hazırlanan ve tarafların haklarına riayet etmeyen protokoller anlaşmazlıkları gerilini daha fazla artırabilir. En nihayetinde taraflar yeniden dava yoluna
başvurabilir.
Yazar: Dr. Öğretim Üyesi Necati Şükrü Bayramoğlu
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Ali Fuad Başgil Hukuk Fakültesi
Medeni Hukuk Anabilim Dalı