
Boşanma süreci, ebeveynler açısından olduğu kadar çocuklar açısından da oldukça karmaşık ve duygusal bir dönemdir. Anlaşmalı Boşanmada Çocuğu Görme Süresi konusu, ebeveynler arasındaki iletişim ve anlaşma süreçlerinin yanı sıra, çocuğun sağlıklı gelişimi açısından da büyük bir öneme sahiptir. Yazımızda, boşanma sonrası çocukla görüşmeye ilişkin düzenlemeleri, velayet durumunun çocukla olan kişisel ilişkiye olan etkisini, anlaşmalı ve çekişmeli boşanma sürecinin çocuğu görme süresi açısından farklılıklarını, ortak velayette çocuğu görme sürecini ele alacağız.
Anlaşmalı Boşanmada Çocuğu Görme Süresİ
Anlaşmalı boşanma süreci, ebeveynlerin çocuklarının ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak belirli bir mutabakatla hareket etmelerini sağlar. Bu bağlamda, Anlaşmalı Boşanmada Çocuğu Görme Süresi oldukça önemli bir konudur.
Öncelikle anlaşmalı boşanmanın kanunda nasıl düzenlendiğine göz atmakta fayda vardır. Anlaşmalı boşanma davası TMK 166.maddesinde düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeye göre ” Evlilik en az 1 yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatleri göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmedilir. Bu halde tarafların ikrarları hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz” şeklinde düzenlenmiştir. İlgili kanun düzenlemesinde de görüleceği gibi taraflar arasında anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için çocukların durumu ile ilgili de ortak karar vermeleri gerekmektedir. Anlaşmalı boşanmada çocukla ilgili durumlar çocuğun velayeti, velayet sahibi olmayan diğer tarafın çocuğu görme süresidir. Bu nedenle çocuğun velayeti kadar diğer tarafın çocuğu görme süresi hususunda da tarafların anlaşmaya varmaları gerekmektedir.
Taraflar anlaşmalı boşanma durumunda özellikle çocuğu görme süresi konusunda tamamen serbestçe karar verebileceklerini düşünmektedir. Ancak mahkeme çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir, bu değişiklik tarafların kabulü halinde boşanmaya karar verilir. Görüldüğü gibi anlaşmalı boşanma her ne kadar tarafların ortak kararıyla şekillenen bir süreç gibi görünse de çocuklarla yapılan düzenlemelere mahkeme çocuğun üstün menfaatini gözeterek müdahale edilebilecektir. Mahkeme tarafların ve çocuğun durumlarını değerlendirerek çocuğu görme süresine karar verecektir. Taraflar çocuğu görme süresine ilişkin kendileri düzenleme yapmayıp anlaşmalı boşanma protokolünde sadece çocuğun velayetinin kimde kalacağını kararlaştırıp, diğer tarafın çocukla kişisel ilişki kurma hakkını mahkemenin belirlemesini isteyebilirler. Bu durumda mahkeme tarafların verilen çocuğu görme süresi çocuğun yaşı, emzirme yaşında olup olmaması, özel ihtiyaçları dikkate alınarak değişebilmektedir. Ancak genellikle:
”müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesine , velayeti davacıya verilen çocuk ile davalı arasında her ayın birinci ve üçüncü haftasına denk gelen cumartesi günü saat 09:00’dan pazar günü saat 17:00’e kadar , dini bayramların ikinci günü saat 09:00’dan üçüncü günü saat 17:00’e kadar , ilk ve orta öğretim okullarının yarı yıl tatilinin başladığı cumartesi sabah saat 09:00’dan takip eden cumartesi günü saat 17:00’a kadar ve her yıl 1 temmuz günü saat 09:00’dan 31 temmuz günü saat 17:00’e kadar davalı tarafından annenin yanından çocuğun alınıp süre sonunda davalı tarafından davacı anneye çocuğun teslim edilmesi sureti ile şahsi münasebet tesisine” şeklinde karar verilir. Ancak taraflar bu düzenlemeye göre değil de kendileri aralarında ortak belirleyeceği zamanları anlaşmalı boşanma protokolünde belirterek çocuğu görme süresini belirlemek isterlerse bu durumda mahkeme çocuğun üstün menfaatine göre bu talebi değerlendirecek, uygun bulmaması halinde ise gerekli değişikliklerin yapılması için taraflara öneride bulunacaktır.
Taraflar anlaşmalı boşanma davasında protokol hazırlanırken müşterek çocuk veya çocukların velayetlerinin ortak olacağı hususunda anlaşabilirler. Protokolde müşterek çocuğun velayetinin ortak olduğu belirtilse de çocuğun hangi tarafta yaşayacağının mutlaka belirtilmesi gerekir. Çocuğun kimin yanında kalacağı belirtilir, diğer tarafla da kişisel ilişki kurması için belirli gün ve saatler belirtilir. Bu durumda velayetin ortak olması diğer tarafa çocuğu istediği zaman görme hakkını sağlamaz.
Sonuç olarak, anlaşmalı boşanmada çocuğu görme süresi tarafların bu konudaki ortak kararına ve bunun hakim tarafından onaylanmasına göre değişiklik gösterecektir. Hakim hem çocuğun üstün menfaatini hem de tarafların kendi yaşam şartları ve oluşturdukları yeni düzenler de göz önünde bulunduracaktır. Gerekli durumlarda, mahkemeye başvurarak görüşme sürelerinde değişiklik talebinde bulunmak da mümkündür. Ebeveynlerin bu süreçte çocuklarının yararını gözetmeleri, hem boşanma sonrası ilişkileri hem de çocuğun gelişimi açısından önemlidir.
Boşanma Sonrası Çocukla Görüşmeye İlişkin Düzenlemeler
Çocukla kişisel ilişki velayet kendisine verilmeyen taraf veya üçüncü kişi ile çocuk veya çocuklar arasında kurulan, belirli yer ve zamanda onlarla görüşme, birbirinden haberdar ve birbirlerinin yaşamında etkili olma , sevgi bağı kurma ve bu bağı devam ettirmeye yönelik bir ilişki şeklinde ifade edilmektedir. Boşanma davalarında çocukla görüşmeye ilişkin yapılan düzenlemeler çocuğun üstün menfaati gereğince velayet sahibi olmayan diğer tarafla görüşme hakkını düzenler. Ancak bu düzenleme mahkeme tarafından hukuken korunarak garanti altına alınan süreleri gösterse de velayet sahibi taraf çocuğun durumuna, ihtiyaç ve isteğine göre daha sık şekilde karşı tarafla görüşmesine izin verebilir.
Ancak taraflar arasında boşanma sonrasında çocukla kişisel ilişki kurma noktasında sorunlar çıkma ihtimali oldukça yüksektir. Genellikle velayeti elinde tutan taraf çocuğu karşı tarafa göstermekte sorun çıkarabilmektedir. Bu problem daha önce icra yoluyla çözülmekteydi. Ancak bu durum değişerek şuan çocuk teslimi adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüğünce yapılmaktadır. Çocuk teslimine ilişkin mahkeme kararları veya tedbir kararları yükümlüsü tarafından yerine getirilmezse hak sahibi, çocuğuyla kişisel ilişki kurabilmek için adliyede bulunan adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüğüne başvuru yapmak gerekir.Başvuru yapıldıktan sonra müdürlük tüm iletişim araçları vasıtasıyla yükümlüyle ile kurarak belirlenen gün ve saatte çocuğun hak sahibine teslim edilmek üzere belirlenen yere getirilmesini yükümlüye bildirir
Sonuç olarak, boşanma sonrası çocukla görüşmeye ilişkin düzenlemeler, ebeveynlerin çözüm odaklı yaklaşımı ile sağlıklı bir şekilde yürütülebilir. Bu sayede, çocuklar, boşanma sürecinden olumsuz etkilenmeden, her iki ebeveyniyle de sağlıklı ilişkiler kurmaya devam edebilirler. Ancak boşanma sonrasında taraflar arasında devam eden çekişmeler nedeniyle çocukla görüşme hususunda çıkabilecek problemler için başvurulabilecek hukuki yolların bilinmesi büyük öneme sahiptir.
Boşanmalarda Babanın Çocuğu Görme Süreleri Ne Kadardır?
Boşanma davalarında çocuğun velayetinin annede olması durumunda babanın çocuğu görme süreleri ne kadar olacağı sorusu merak edilen konuların başında gelmektedir. Öncelikle mahkeme boşanma davasında çocuğu görme sürelerini düzenlerken hem tarafların hem de çocuğun durumuna göre belirleme yapacaktır. Çocuğun yaşı, özel ihtiyaçlarının olması gibi durumlarda mahkeme bunu göz önünde bulundurarak karar verecektir. Ebeveynlerin özel durumları da mahkeme tarafından göz önünde tutulur. Ancak normal şartlar altında mahkeme çocuğu görme süreleriyle ilgili düzenleme yaparken ”müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesine , velayeti davacıya verilen çocuk ile davalı arasında her ayın birinci ve üçüncü haftasına denk gelen cumartesi günü saat 09:00’dan pazar günü saat 17:00’e kadar , dini bayramların ikinci günü saat 09:00’dan üçüncü günü saat 17:00’e kadar , ilk ve orta öğretim okullarının yarı yıl tatilinin başladığı cumartesi sabah saat 09:00’dan takip eden cumartesi günü saat 17:00’a kadar ve her yıl 1 temmuz günü saat 09:00’dan 31 temmuz günü saat 17:00’e kadar davalı tarafından annenin yanından çocuğun alınıp süre sonunda davalı tarafından davacı anneye çocuğun teslim edilmesi sureti ile şahsi münasebet tesisine” şeklinde karar verilir.
Taraflar anlaşmalı boşanmaya karar verdiklerinde babanın çocuğu görme sürelerini serbestçe kararlaştırıp kararlaştıramayacakları merak edilen konulardan bir diğeridir. Burada mahkeme tarafların özgür iradeleriyle yapacağı düzenlemeyi dikkate alsa da çocuğun üstün menfaati ve tarafların boşanma sonrasındaki kendi yaşam şartları ve oluşturdukları yeni düzenleri göz önünde bulundurarak çocuğu görme süreleriyle ilgili değişiklik önerebilecektir. Ancak önerilen değişiklik tarafların onaylaması durumunda sonuç doğuracaktır.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 23.12.2014 tarih 2014/8958 esas 2014/26411 sayılı kararında
‘’ Türk Medeni Kanununun 166/3.maddesi uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için hakimin taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması gerekir. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Taraflar, 10.02.2014 tarihli protokolde ve aynı tarihli oturumda müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesi ve küçük ile baba arasında kurulacak kişisel ilişki konusundaki anlaşmalarını mahkemeye sunmuşlardır.
Taraflarca hazırlanan protokolde, çocukla kişisel ilişki sürelerini düzenleyen anlaşma mahkemece değiştirildiği halde, bu hususta tarafların onayı alınmamıştır. Mahkemece yapılacak iş; anlaşma protokolünde mahkemece yapılan değişiklik hakkında tarafların görüşünü almak, anlaşmaları halinde bu anlaşma çerçevesinde, anlaşamamaları halinde ise, taraflardan Türk Medeni Kanununun 166/1.maddesine göre delilleri sorulup, bu çerçevede bir hüküm oluşturmaktan ibarettir. Bu yönler nazara alınmadan, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.’’
Anlaşmalı boşanma protokolünde babanın çocuğu her haftasonu görmesi şeklinde yapılan düzenleme Yargıtay tarafından her hafta sonu kişisel ilişki kurulması velayet görevini engellediği gibi, çocuğun bedeni ve fikri gelişimine olumsuz etki yapacak nitelikte olduğundan usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20.03.2013 tarih 2012/799 esas 2013/389 sayılı kararında
‘’Kişisel ilişki kurma hakkı, anne/baba ile çocuğa belirli gün ya da saatlerde görüşme, birbirlerinden haberdar olma, birbirlerinin yaşamında olma, karşılıklı etkilenme yetkisi veren bir haktır. Bu hak, anne/baba için olduğu kadar çocuk için de bir haktır (2003 tarihli Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi m.4/1). İlişkide anne/babalık duygularının tatmini yanında çocuğun bedensel, fikri, ruhsal, eğitsel, kültürel gelişimine yönelik yararı da gözetilir. Anne/baba yararı ile çocuk yararı çatışırsa, çocuğun yararına üstünlük tanınır.
Ziyaret günleri olarak, ebeveyn ve çocuk için güçlük ve sorun çıkarmayacak gün ve dönemler tercih edilir. Bu dönemler genellikle hafta sonları ve tatil günleridir. Çocuğun bütün hafta sonlarını velayet kendisine verilmeyen ebeveynle geçirmesi; gerek velayete sahip taraf, gerekse çocuk için sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Zira, tatil günleri ve hafta sonlarında kişi kendini psikolojik bakımdan daha rahat ve serbest hisseder. Çocuğun bu ayrıcalıklı günleri sadece bir tarafta geçirmesi; sıkıntılı günleri ise, velayeti üstlenenle geçirmesi, velayeti üstlenenden uzaklaşmasına, soğumasına, karşı tarafa bağlanmasına yol açabilir. Böyle bir durumda, velayeti üstlenen, çocuğuna fazla zaman ayıramayabilir, eğitim ve terbiye ile yetiştirme görevini layıkıyla yerine getirmesi de güçleşebilir. Ayrıca, boşanma durumunda çocuk, anne ve babasının boşandığını algılamakta güçlük çekebilir. Öyleyse, kişilerin zaman bakımından daha uygun olan ve kendilerini daha rahat hissettikleri hafta sonları ve tatil günlerinde çocuklarıyla bir arada olabilmesi, bu güzelliği ve rahatlığı paylaşabilmeleri en doğal haklarıdır. Diğer yandan, her hafta sonu velayet kendisinde olmayan ebeveynle kalan çocuğu nedeniyle velayet kendisinde olan çocuğu teslim ve geri alma durumu nedeniyle hafta sonlarını planlayamaz duruma düşecektir.
Öyleyse, kişisel ilişkide hafta sonları ve tatil günlerinin, çocuğun yaşı da gözetilerek, ebeveynler tarafından paylaşılması makul ve adildir.Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Yerel mahkemece, velayeti davalı-karşı davacı annede bulunan 7.12.2005 doğumlu Melis ile davacı-karşı davalı baba arasında her hafta sonu Cumartesi günü saat 09.00’dan Pazar günü saat 18.00’e kadar kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş olması, küçüğün yaşı, eğitimini, bedeni ve fikri gelişimini olumsuz yönde etkileyeceğinden doğru değildir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 08.12.2011 tarih 2011/9361 esas 2011/21402 sayılı kararı
‘’Temyiz denetiminden geçmemek suretiyle kesinleşen boşanma kararında velayet kendisine verilmeyen anne ile müşterek çocuk arasında ayrıca her hafta Cumartesi günü saat 10.00’dan ertesi Pazar günü 15.00’e kadar kişisel ilişki tesis edilmiştir. Her hafta sonu kişisel ilişki kurulması babanın velayet görevini engellediği gibi, çocuğun bedeni ve fikri gelişimine olumsuz etki yapacak niteliktedir. Mahkemece ayın belirli haftaları için kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi gerekirken bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.’’
Ortak velayette kişisel ilişki nasıl düzenlenir?
Ortak velayet çocuğun anne ve babasının velayet hakkı kapsamındaki tüm hak, yetki ve yükümlülüklerinin eşit şekilde paylaşılması, çocukla ilgili kararların ortak almalarını sağlayan velayet türüdür.
Çocuğun velayetinin ortak olması anlaşmalı boşanma davalarında sıkça gündeme gelmektedir. Taraflar anlaşmalı boşanma davasında protokol hazırlanırken müşterek çocuk veya çocukların velayetlerinin ortak olacağı hususunda anlaşabilirler. Protokolde müşterek çocuğun velayetinin ortak olduğu belirtilse de çocuğun hangi tarafta yaşayacağının mutlaka belirtilmesi gerekir. Çocuğun kimin yanında kalacağı belirtilir, diğer tarafla da kişisel ilişki kurması için belirli gün ve saatler belirtilir. Bu durumda velayetin ortak olması diğer tarafa çocuğu istediği zaman görme hakkını sağlamaz. Kendisine kişisel ilişki kurma hakkı verilen taraf bu hakkı ihlal edilirse Adi Destek ve Mağdur hizmetlerine başvurabilir ya da ortak velayetin kaldırılarak velayetin kendisine verilmesi için velayetin değiştirilmesi davası açabilir. Bu süreci Samsun Boşanma Avukatı ile sağlıklı bir şekilde yürütebilirsiniz.
Ayrı Şehirlerde Çocuğu Görme Hakkı
Velayet sahibi taraf ve müşterek çocuğun diğer tarafla farklı şehirlerde olması durumunda çocuğu görme hakkının ne şekilde olacağı tarafların merak ettiği konuların başında gelmektedir. Taraflardan biri boşanma sürecinde veya sonrasında şehir değişikliği yapabilmektedir. Bu durumda müşterek çocuk velayet sahibi tarafla birlikte şehir değişikliği yapacaktır, müşterek çocuğun velayetinin ortak olması durumunda diğer tarafın onayına başvurmak durumunda kalmakta, diğer tarafın onay vermemesi durumunda ise ancak hakimin müdahalesi talep edilebilecektir.
Velayet sahibi ebeveyniyle şehir değişikliği yapan çocuğun diğer tarafla kişisel ilişkisi normal şartlarda boşanma davasında belirlenen süreler ve günlerle devam edecektir. Ancak velayet kendisinde olmayan taraf şehir değişikliği nedeniyle çocuğu görme hakkının kısıtlandığını düşünüyorsa kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi için mahkemeden talepte bulunabilecektir. Ancak bu şekilde bir değişiklik talep edilmezse çocuk farklı şehire gitmiş olsa da kişisel ilişkiye ilişkin verilen karar aynı şekilde devam edecektir. Çocukla kişisel ilişkinin engellenmesi durumunda çocuğun yerleşim yerinde bulunan adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüğüne başvuru yapabilecektir. Velayet sahibi olmayan tarafa verilen çocuğu görme hakkı yüz yüze yapılan görüşmeleri kapsamaktadır. Bu nedenle çocukla iletişim vasıtalarıyla iletişim kurmayı istemek mümkün değildir. Bu şekilde çocukla görüntülü veya telefonla konuşma şeklinde görme hakkı tanınmasının başlıca nedeni velayet sahibi tarafın bunu engellemesi durumunda denetlenmesinin mümkün olmamasıdır. Dolayısıyla bu şekilde bir kişisel ilişki kararı verilse bile ihlali edilmesi durumunda yaptırım düzenlenmediğinden ietişim vasıtalarıyla sağlanmak istenen görüşme velayet sahibi tarafın bu konudaki ılımlı tavrıyla olabilmektedir.
Boşanma Davası Devam Ederken Kişisel İlişki Kurulması
Boşanma süreci, özellikle çocuklar açısından karmaşık bir durum oluşturabilir. Bu noktada, boşanma davası devam ederken çocuğun kimin yanında kalacağı diğer tarafın çocuğu görme hakkının ne şekilde olacağı merak edilen konuların başında gelmektedir. Çekişmeli boşanma davası sürecinde mahkeme gerekli araştırmaları yaptıktan sonra çocuğun velayetine tedbiren bir tarafa verirken diğer tarafla da çocukla kişisel ilişki kurulması için karar verecektir. Boşanma dava sürecinde mahkeme tarafından tedbir velayetiyle ilgili karar vermeden önce çocuk aslında hala tarafların ortak velayetinde olduğu için her iki ebeveyninde çocuğu görme hakkı vardır. Ancak genellikle boşanma sürecinde taraflardan biri uzaklaştırma tedbirine başvurarak çocuk kendi yanında olduğundan karşı tarafın çocukla görüşmesini de engelleyebilmektedir. Bu durumda karşı taraftaki ebeveyn mahkeme tarafından kişisel ilişki tesisine ilişkin karar verilinceye kadar çocuğu görememektedir.
Ebeveynlerin Rolü
Boşanma davalarında, her iki ebeveynin de çocukla sağlıklı bir ilişki kurması beklenir. Ebeveynlerin de aralarındaki uyuşmazlıklardan bağımsız olarak müşterek çocuğun karşı tarafla olan iletişimini desteklemesi gerekmektedir. Ancak tarafların evlilik birliğinde yaşadığı olaylar ve boşanma sürecindeki zorluklar ebeveynlerin durumu objektif yaklaşmasını engelleyebilir. Bu durumda mahkeme çocuğun üstün menfaatini gözeterek çocuğun her iki tarafla iletişimini destekleyecek adımlar atacaktır.
Ara Kararla Kişisel İlişki Tesisi
Mahkeme tarafında verilen ara kararla kişisel ilişki tesisi çocuğun velayetinin tedbiren bir tarafa bırakılması, diğer tarafla da çocuğun belirli gün ve saatlerde iletişim kurması şeklinde verilir. Mahkeme bu kararı vermeden önce taraflar ve çocukla ilgili durumları ayrıntılı olarak inceler. Genellikle mahkeme tarafından görevlendirilen uzman kişilerden sosyal inceleme raporu ( SİR ) düzenlenmesini talep ederek hem tarafların velayet ve kişisel ilişki kurulmasıyla ilgili analizlerinin yapılmasını hem de çocuğun idrak çağında olması durumunda taleplerinin incelenmesi talep eder.
İlişkinin Sıklığı ve Süresi
Çocuk ile ebeveyn arasında kurulacak kişisel ilişkinin sıklığı ve süresi, mahkeme tarafından belirlenirken çocuk ve ebeveynin ihtiyaçları ön plana çıkarılır. Bu noktada, kişisel ilişkilerin düzenlenmesi, çocuğun duygusal gelişimi için kritik öneme sahiptir. Mahkeme, çocuğun ebeveynleriyle olan ilişkisini güçlendirmek için asgari süreler belirleyebilir.
Sonuç olarak, boşanma davasında çocukla kişisel ilişki kurulması, çocukların sağlıklı bir birey olarak yetişmesi için hayati bir rol oynamaktadır. Ebeveynlerin iletişimi ve iş birliği, bu süreçteki en önemli unsurlardan biridir.
Anlaşmalı Boşanma Sürecinde Çocuğu Görme Hakkı
Anlaşmalı boşanma sürecinde, çocuğun ebeveynleri arasındaki ilişki oldukça önemlidir. Anlaşmalı Boşanmada Çocuğu Görme Süresi, çocuğun sağlıklı bir şekilde büyümesi ve gelişmesi açısından kritik bir faktördür. Ebeveynler, boşanma sürecinde çocuğun psikolojik ve duygusal gereksinimlerini göz önünde bulundurarak, kişisel ilişkilerin nasıl düzenleneceği konusunda kararlar almalıdır.
Taraflar anlaşmalı boşanma sürecinde çekişmeli bir boşanma davasına göre daha ılımlı davranışlar sergileyecekleri için çocuğu görme hakkı tarafların ortak kararıyla gerçekleşecektir. Anlaşmalı boşanmada taraflar, çocuğun boşanma sürecinden olumsuz etkilenmemesi için çocuğun her iki tarafla da iletişimi hususunda ortak kararlar almak zorundadır. Mahkeme çekişmeli boşanma davasında olduğu gibi kişisel ilişki kurulması için ara karar tesis etmeyecektir.
İlgili Makale: Boşanmada 2 Çocuğun Velayeti Kime Verilir?
Dedenin, Anneannenin ve Babaannenin Torununu Görme Hakkı
Türk Medeni Kanununun 325.maddesinde ‘’Olağanüstü hâller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir.’’ şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme akrabalarının çocukla görüşme, dede, anneanne ve babaannesine torununu görme hakkı düzenlenmiştir. Bu durum, çocuğun duygusal gelişimi ve aile bağlarının sürdürülmesi açısından kritik bir yer teşkil etmektedir.
Boşanma sonrası çocukların, özellikle de aile büyükleriyle olan ilişkilerini sürdürebilmeleri için ebeveynlerin işbirliği yapması gerekmektedir. Ancak olağanüstü durumlarda bu ilişkinin kurulmaması durumunda ilgili kişiler dava açarak kişisel ilişki tesis edilmesini talep edebileceklerdir..
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/7491 E. , 2021/6748 K.
‘’Davacı, kişisel ilişki kurulması istenilen 01.08.2006 doğumlu …’nın babaannesidir. Davacının oğlu ve çocuğun babası … 08.09.2009 tarihinde vefat etmiştir. Olağanüstü hallerin varlığı halinde, çocuğun babaannesinin de çocukla kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı mevcuttur (TMK m. 325). Davacının oğlu olan baba vefat ettiğine göre, olağanüstü halin mevcut olduğunun kabul edilmesi gerekir. Davacının, torununu görmek ve onunla uygun kişisel ilişki kurmak, torun sevgisini tatmak ve çocuğa da bu sevgiyi vermek hakkıdır. Kişisel ilişki tesis edildiğinde çocuğun huzurunun tehlikeye gireceği ve davacının bu hakkını amacına aykırı kullanacağına dair dosyada delil bulunmamakla birlikte alınan sosyal inceleme raporu da kişisel ilişkinin kurulması yönünde görüş bildirmiştir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3 ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir. Ancak, çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine de karar verilmesi mümkündür. O halde davacı ile torunları arasında, çocuğun eğitim durumunu aksatmayacak, bedeni ve fikri gelişimini olumsuz etkilemeyecek ve davalı annenin velayet görevini gereği gibi yerine getirmesine engel olmayacak şekilde davacı babaanne ve çocuk arasında uygun süreli kişisel ilişki düzenlemesi yapılması gerekirken, yazılı gerekçeyle isteğin reddi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.’’
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 29.09.2020 tarih 2020/3888 esas 2020/4296 sayılı kararında
‘’Dava, büyükanne ve büyükbabanın çocukla kişisel ilişki kurma istemine ilişkindir. Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir. Davacılar küçüğün büyük annesi ve büyük babası olup, torunlarını sevme, onunla kişisel ilişki kurulmasını isteme, en doğal haklarıdır. Baba ve davacılar arasında anlaşmazlık bulunması, davacıların torunları ile kişisel ilişki kurmasına engel teşkil etmemelidir.Annesini kaybetmiş çocukların bu eksikliğini gidermesi için büyükanne ve büyükbaba ile vakit geçirmesi ve sosyal inceleme raporunda da belirtildiği üzere kurulacak kişisel ilişkinin çocukların yas sürecindeki ruhsal durumunu da destekleyeceğinin belirlenmesi, onların yararına olacaktır.
İlk derece mahkemesince kişisel ilişki süresinin düzenlenmesine karar verilmesinin doğru olduğu ancak davacılar ile küçük arasında dini bayramlarda ve her ayın 4. Pazar günü yatısız olarak kurulan kişisel ilişki süresinin az olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacılar ile torun arasında çocukların menfaati de göz önüne alınarak, yatılı olacak şekilde daha uygun süreli ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde, kişisel ilişki kurulmasına karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekir.’’ şeklinde karar verilmiştir.
Çocuğu göstermeme durumunda velayet değişikliği
Boşanma davalarında velayet, çocukların psikolojik ve fiziksel gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Velayet durumları, ebeveynlerin çocuk üzerindeki hak ve sorumluluklarını belirleyen temel unsurlardır. Velayet kararları, genellikle boşanma süreçlerinde mahkeme tarafından değerlendirilir ve bu süreçte tarafların sunduğu deliller ışığında şekillenir.
Türk Medeni Kanununun 324.maddesine göre ‘’ Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür’’ Bu nedenle anne velayet hakkını çocuğun babayla kişisel münasebet hakkını engelleyecek şekilde kötüye kullanırsa velayeti kaybetme ihtimali gündeme gelebilir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 05.05.2015 tarih 2014/26404 esas 2015/9455 sayılı kararında
‘’Taraflar, 25.4.2007 tarihinde anlaşmalı olarak boşanmışlar, 20.05.2004 doğumlu müşterek çocuk …’in velayeti davalı babaya verilmiştir. Boşanma kararının kesinleşmesinden yaklaşık üç ay sonra, davacı anne tarafından velayetin değiştirilmesi talepli bu dava açılmış ve 04.03.2008 tarihinde tedbiren velayet davacı anneye bırakılmıştır. Velayetin kullanılması tedbiren kendisine bırakılan davacı annenin, sürekli olarak çocuğun baba ile kişisel ilişkisini engellediği, bu yüzden iki kez ceza aldığı toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Ana veya babadan herbiri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesini ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür. (TMK.m.324/1) Ana ve babasından veya bunlardan birinden ayrılmasına karar verilen çocuğun, kendi yüksek yararına aykırı düşmedikçe ana ve babanın ikisiyle de düzenli biçimde kişisel ilişki kurma ve doğrudan görüşme hakkı, çocuğun temel haklarındandır. (Çocuk Hakları Sözleşmesi m.9/3) Davalı babanın velayet görevini yerine getirmediği, ihmal ettiği ve velayetin değiştirilmesi şartlarının oluştuğu (TMK md. 183, 349) kanıtlanamamıştır. Öte yandan her ne kadar küçük …, annesi ile yaşamak istediğini beyan etmiş ise de, annenin, çocuğun baba ile kişisel ilişki kurmasına sürekli engel çıkardığı, dosyadaki delillerle de sabittir. O halde davanın reddi yerine kabulü doğru bulunmamıştır.
Sıkça Sorulan Sorular
Anlaşmalı boşanma nedir?
Anlaşmalı boşanma davası TMK 166.maddesinde düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeye göre ” Evlilik en az 1 yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatleri göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmedilir. Bu halde tarafların ikrarları hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz” şeklinde düzenlenmiştir.
Anlaşmalı boşanmalarda çocuk görüş süreleri nasıl belirlenir?
Taraflar arasında anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için çocukların durumu ile ilgili de ortak karar vermeleri gerekmektedir. Anlaşmalı boşanmada çocukla ilgili durumlar çocuğun velayeti, velayet sahibi olmayan diğer tarafın çocuğu görme süresidir. Bu nedenle çocuğun velayeti kadar diğer tarafın çocuğu görme süresi hususunda da tarafların anlaşmaya varmaları gerekmektedir. Taraflar anlaşmalı boşanma durumunda özellikle çocuğu görme süresi konusunda tamamen serbestçe karar verebileceklerini düşünmektedir. Ancak mahkeme çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir, bu değişiklik tarafların kabulü halinde boşanmaya karar verilir.
Eğer taraflar çocuk görüşmeleri konusunda anlaşamazsa ne olur?
Anlaşmalı boşanmada taraflar, çocuk görüşmeleri konusunda anlaşamazsa, mahkeme bu durumda anlaşmalı boşanma kararı veremeyecektir. Çünkü taraflar anlaşmalı boşanmada çocukla ilgili konularda ortak karar almaları gerekmektedir. Hakim taraflara bu konuda değişiklik önerisi sunabilir ancak bu taraflar tarafından da onaylanırsa anlaşmalı boşanma gerçekleşecektir.
Anlaşmalı boşanma sürecinde nafaka nasıl belirlenir?
Anlaşmalı boşanma sürecinde nafaka, taraflar arasında yapılan protokol ile belirlenir. Nafaka miktarı, tarafların maddi durumları ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak belirlenmelidir. Genellikle, çocuğun ihtiyaçları, eğitim masrafları ve yaşam standartları dikkate alınarak, adil bir ödeme planı oluşturulur.
Çocuğun sağlığı görüşme sürelerini etkiler mi?
Evet, çocuğun sağlığı görüşme sürelerini etkileyebilir. Çocuğun fiziksel veya ruhsal sağlığı, görüşme düzenlemelerine doğrudan etki edebilir. Özellikle sağlık sorunları olan bir çocukla ilgili kişisel ilişki tesis edilirken mahkeme bu durumu göz önünde bulundurarak karar verecektir. Bu durumda, ebeveynler çocuklarının sağlık durumunu dikkate alarak görüşme sürelerinde esneklik sağlaması gerekmektedir. Ancak uyuşmazlık durumunda ise kişisel ilişkinin yeniden düzenlemesini mahkemeden talep edebilirler.