Skip to main content

Ölen Kişinin Nüfus Kaydının Düzeltilmesi

Ölen Kişinin Nüfus Kaydının Düzeltilmesi

Nüfus kaydının düzeltilmesi özellikle nüfusta başka birinin üzerine kayıt ettirme durumunda sıkça gündeme gelen bir konudur. Nüfusta gerçek anne veya babasının üzerine kayıt ettirilmeyen kişiler, gerçek anne ve babasından miras hakkına sahip olamadıklarından nüfus kaydının düzeltilmesi yoluna başvurmaktadırlar. Yazımızda ölen kişinin nüfus kaydının düzeltilmesi, mirasçıların nüfus kaydının düzeltilmesi davası açma hakları, nüfus kaydının düzeltilmesi davasında davacı ve davalı taraf, nüfus kaydının düzeltilmesi davasında görevli ve yetkili mahkeme, zamanaşımı ve hak düşürücü süreler, nüfus kaydının düzeltilmesi davasında DNA testi gibi konular hakkında ayıntılı bilgiler vermeyi hedefliyoruz.

Ölen kişinin nüfus kaydının düzeltilmesi

Nüfus kaydının düzeltilmesi davası kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi amacıyla açılan davadır. Bu noktada çocuğun doğumuyla birlikte nüfusa kayıt yaptırıldığı esnada farklı nedenlerle gerçek anne ve babası yerine başka kişilerin üzerine kayıt yaptırılması sıkça karşılaştığımız bir durumdur. Bu durumda aile kütüğündeki yanlışlığın düzeltilmesi için nüfus kaydının düzeltilmesi davası açılmaktadır.

Nüfus kaydının düzeltilmesi davası aile kütüğündeki yanlış kayıtların düzeltilerek mirasçılık sıfatının kazanılması açısından büyük önem taşımaktadır. Nüfus kaydı yapılırken çeşitli nedenlerle gerçek anne ve babasının üzerine kayıt yaptırılmadığında kişi gerçek anne ve babasından miras hakkı elde edememektedir. Bu kişiler sağlığında nüfus kaydının düzeltilmesi davası açmadığında bu kişilerin mirasçıları da gerçek dede, babaanne veya anneannesinden miras payından mahrum olmaktadır. Bu noktada kişiler kişi ölmüş bile nüfus kütüğündeki yanlış kayıt nedeniyle hak kaybına uğrayan kişiler nüfus kaydının düzeltilmesi davası açarak haklarını elde edebilmektedir.

Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35. maddesine göre, kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Bu nedenle maddi hatalar dışında aile kütüğünün herhangi bir kaydında düzeltme veya değişiklik ancak mahkeme kararı ile yapılabilecektir.

Ölen kişinin nüfus kaydının düzeltilmesi mümkün olup vefat eden kişinin mirasçıları veya diğer ilgililer kayıttaki yanlışlık nedeniyle hak kaybına uğramışlarsa nüfus kaydının düzeltilmesi davası açarak nüfus kaydındaki doğru olmayan kaydı düzeltebilirler. Ölen kişinin nüfus kaydının düzeltilmesi gerçek anne veya babasının tespiti talebiyle açılırsa vefat eden kişinin mirasçıları üstsoydan miras hakkına sahip olabileceklerdir.

Mirasçılar nüfus kaydının düzeltilmesi davası açabilir mi?

Vefat eden kişinin nüfus kayıtlarındaki hatalar mirasçıların hak kaybına maruz kalmasına yol açabilmektedir. Özellikle nüfusta başka birinin üzerine kayıt ettirmek olarak nitelendirilen çocuğun gerçek anne veya babası yerine çocuğu olmayan akrabalarının üzerine ya da miras kalması gibi nedenler nüfus kaydında yanlışlıklara neden olmaktadır. Kişi sağlığında nüfus kaydındaki yanlışlığı düzeltmediğinde bu kişinin çocukları da yanlışlık nedeniyle gerçek dede, babaanne ve büyükbabalarından miras hakkı gibi bazı hakları talep edememektedir.

Mirasçıların nüfus kaydının düzeltilmesi davası açabilmektedir. Mirasçıların ölen kişinin nüfus kaydının düzeltilmesi davası açması durumu en sık mirasla ilgili durumlarda karşımıza çıkmaktadır. Vefat eden kişinin nüfusta gerçek anne ve babasına kayıtlı olmaması nedeniyle vefat eden kişinin mirasçıları da bu kişilerden miras hakkına sahip olamadıklarından nüfus kaydının düzeltilmesi davası açarak hak kaybını ortadan kaldırabileceklerdir.

İlgili Makale: Miras Kalan Mal Varlığı Nasıl Tespit Edilir?

Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında davalı kimdir?

Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında davalı olarak kimlerin yer alacağı merak edilen konulardan bir diğeridir. Nüfus kaydının düzeltilmesi davalarının tamamında davalı nüfus müdürlüğüdür. Ayrıca nüfus kaydının düzeltilmesi talebi gerçek anne veya babanın tespit edilmesi talepliyse bu kişiler sağ ise davalı olarak gösterilmesi eğer vefat etmişlerse bu kişilerin mirasçılarının davalı olarak dahil edilmesi gerekmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 04.10.2023 tarih 2022/2-762 esas 2023/883 sayılı kararında

”davalılar Antika ve Hatun’un kayden anneleri olarak görünen Melike tarafından doğrulmadıkları, Hazal tarafından dünyaya getirildiği ileri sürülerek anne adının düzeltilmesi istemli dava açıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, anne adının düzeltilmesi davasında gerçek annenin de tespiti talep edilmişse sağ ise gerçek anne, sağ değil ise gerçek annenin mirasçılarının davalı sıfatı ile davaya katılmaları sağlanmalıdır. Somut olayda olduğu gibi, anne adının düzeltilmesi davasının kayden anne olan kişi dışındakiler tarafından açılmış olması hâlinde ise nüfus kaydı düzeltilmesi istenen kayıt annesi de davada taraf olmalıdır.

Zira anne adına dair nüfus kaydının gerçeği yansıtmadığı iddiasına dayalı bu tür davalarda, gerek kayıt annesinin gerekse gerçek annenin verilecek karar ile miras haklarının etkileneceği tartışmasızdır. Öyle ise anne adının düzeltilmesi davasında kayden anne sağ ise kendisi, sağ değil ise mirasçılarının davalı sıfatı ile davaya katılmalarının sağlanması yasal zorunluluktur. Hâl böyle olunca Mahkemece kayden anne olarak görünen ve 26.01.2018 tarihinde öldüğü anlaşılan Melike mirasçılarının davalı sıfatı ile davaya katılımlarının sağlanmadan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.

Sonuç olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davasında davalılar nüfus müdürlüğü ve kayıt düzeltme nedeniyle hakları etkilenebilecek kişiler ve bu kişiler hayatta değiller ise onların mirasçılarıdır.

Nüfus kayıtlarındaki hataların düzeltilmesi talebi nedir?

Nüfus kayıtlarındaki hataların düzeltilmesi talebi nüfus kaydındaki doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi veya değiştirilmesidir. Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi ile ilgili talepler Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35. Maddesinde düzenlenmiş olup ilgili düzenlemede ”Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir.” şeklinde belirtilmiştir.

Nüfus kayıtlarındaki maddi hatalar Nüfus Müdürlüğü tarafından düzeltilebilir. Ancak maddi bir hata söz konusu değil ise nüfus kaydındaki düzeltme veya değişiklik dava yoluyla yapılabilmektedir. Hukukş yarar bulunmakta ise nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesi için dava açılabilmektedir.

Nüfus kaydının düzeltilmesi davası DNA testi

Ölen kişinin nüfus kaydının düzeltilmesi davası sonuçları itibariyle miras hakkı, soyadı değişikliği gibi bir çok değişikliğe yol açacağından kayıttaki yanlışlığın gerçeğe uygun şekilde değiştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında her türlü kanıta başvurulabilir. Davayı açan taraf resmi kayıt ve belgelere başvurulabileceği gibi tanık da dinletebilir.

Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında DNA testi yapılmaksızın sadece taraflar ve tanıkların ifadeleri ile karar verilmiş olması Yargıtay tarafından bozma nedeni olarak görülmüştür. Bu nedenle mahkeme nüfus kaydının düzeltilmesi davasında ilgili kişilerin DNA örneği veya ilgili kişi vefat etmişse mezarı açılarak DNA örneği alarak rapor hazırlatıp bu şekilde karar vermektedir.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 21.03.2023 tarih 2022/10263 esas 2023/1175 sayılı kararında

”Nüfus kayıtlarındaki düzeltme istemine ilişkin davalarda, mahkemelerin hiç bir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunduğu gözetilerek, somut olayda mahkemece salt taraflar ve tanık beyanları ile yetinilmeyip bu iddia ile ilgili olarak gerekirse alakalı kişilerin mezarı açılmak sureti ile temin edilecek örneklerle, bu mümkün olmadığı takdirde tıbben soruna cevap vermesi ve temini mümkün olan veriler kullanılarak DNA testi yaptırılıp alınacak rapor da gözetilerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar vermiştir.

Nüfus kaydının düzeltilmesi davası zamanaşımı

Nüfus kaydının düzeltilmesi davası çoğunlukla soybağının reddi davası ile karıştırılmaktadır. Bu nedenle soybağının reddi davasına ilişkin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin nüfus kaydının düzeltilmesi davasında da bulunduğu sanılmaktadır. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında zamanaşımı ve hak düşürücü süre bulunmamaktadır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 02.12.2021 tarih 2021/8482 esas 2021/9100 sayılı kararında

”Davacılar vekili dava dilekçesinde; babaları …’in, anneleri Vahide’den boşandıktan sonra 24/07/1974 tarihinde davalı … ile evlendiği, …’in önceki eşinden olma diğer davalı 01/07/1970 doğumlu …’i, ilkokula başlamadan hemen önce, 17/06/1977 tarihinde kendi çocuğuymuş gibi nüfusa kaydettirdiğini ileri sürerek, nüfus kayıtlarındaki bu yanlışlığın düzeltilmesini istemiş; mahkemece 14/05/2015 tarihinde davanın soybağının düzeltilmesi kapsamında olup davaya bakmanın aile mahkemesinin görevinde olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 14.09.2017 tarihli 2017/2487 Esas, 2017/10778 Karar sayılı ilamıyla “…Bu türden yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle kanuna aykırı olarak yapılan kayıtların düzeltilmesinin nüfus kaydının düzeltilmesi davası olduğu ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu…” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece “Davacıların talebinin tanımanın iptali niteliğinde olduğu, tanımanın iptalinin TMK 300 üncü maddeye göre hak düşürücü süreye tabi olduğu, davacıların davasını hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığı”gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, uyulan bozma ilamında açıkça belirtildiği gibi dava “Tanımanın iptali” istemine ilişkin olmayıp, “Nüfus kaydının düzeltilmesi” istemine ilişkindir.

Kayıt düzeltilmesi, aile kütüğüne işlenmiş kaydın bir kısmının düzeltilmesi veya değiştirilmesidir. Nüfus kütüklerindeki doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi için mahkemeden karar alınması zorunludur. İşte bu noktada, nüfus kütüğünde yer alan doğru olmayan kayıtlar, ilgilileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından açılacak olan kayıt düzeltme davası ile gerçek durumuna uygun hale getirilebilir ki, bu dava uygulamada nüfus kaydının düzeltilmesi davası olarak adlandırılmakta olup zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, her türlü kanıta başvurulabilir (YHGK, 11.02.1998, 2-87/77 sayılı kararı)” şeklinde karar verilmiştir.

Sonuç olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davasında zamanaşımı bulunmamaktadır. Nüfustaki yanlış kayıt nedeniyle hak kaybına uğrayan kişi her zaman dava açarak ilgili kaydın gerçeğe uygun şekilde düzeltilmesini talep edebilir.

Nüfus kaydının düzeltilmesi görevli ve yetkili mahkeme

Nüfus kayıtlarındaki gerçeğe aykırı kayıtların düzeltilmesi davaları özellikle gerçek olmayan anne veya babanın kütüğüne kayıt edilmesi durumunda soybağının reddi davalarıyla karıştırılmaktadır. Ancak nüfus kaydının düzeltilmesi davalarında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleri yetkili mahkeme ise davayı açan kişinin yerleşim yeridir.

Nüfus Hizmetleri Kanunu 36.maddesinde ”Mahkeme kararı ile yapılan kayıt düzeltmelerinde nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmî dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Nüfus kaydının düzeltilmesi ve soybağının reddi davalarının ayrımı

Nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile soybağının reddi davaları uygulamada sıklıkla karıştırılan iki dava türüdür. Özellikle kişinin gerçek olmayan anne veya babanın üzerine nüfusta kayıt ettirilmesi durumunda soybağının reddi mi yoksa nüfus kaydının düzeltilmesi davası mı açması gerektiği konusunda kafa karışıklığı bulunmaktadır.

Öncelikle soybağının reddi davası babalık karinesinin çürütülmesi için açılacak dava türüdür. Babalık karinesi Türk Medeni Kanunu’nun 285.maddesinde düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeye göre evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babasının koca olduğu karine olarak kabul edilmiştir. Bu karine uyarınca, evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuk ile o evlilikte koca arasında soybağı kurulacaktır. Bu nedenle nüfusa kayıt işlemi sırasında babalık karinesinden yararlanarak bir kayıt gerçekleşmişse ancak bu durum gerçeği yansıtmıyorsa çocukla baba arasındaki soybağı ancak soybağının reddi davası açılarak ortadan kaldırılabilecektir.

Nüfus kaydının düzeltilmesi davası ise babalık karinesinden faydalanmaksızın çeşitli nedenlerle çocuğun gerçek anne veya baba üzerine kayıt edilmediği durumlarda açılır. Bu durumda baba ile çocuk arasında geçerli bir soybağı ilişkisi bulunmadığından nüfus kaydında gerçek olmayan kaydın düzeltilmesi talep edilmelidir. Örneğin çocuk evlilik birliğinde doğmuş ancak çocuğu olmayan akrabaların üzerine kayıt ettirilmişse çocuk evlilik birliğinde doğduğu için gerçek anne ve babasıyla soybağı ilişkisi kurulmuştur,
nüfus kaydındaki görünen anne veya babayla geçerli bir soybağı bulunmadığındından soybağının reddi değil nüfus kaydının düzeltilmesi davası açılması gereklidir.

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 08.12.2014 tarih 2014/20079 esas 2014/17876 sayılı kararında

”Davacı vekili dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanları ile müvekkilinin kayınbiraderi M.. Y..’nün oğlu Mesut’un dedesi E.. Y… oğlu olarak kaydedildiğini bildirerek, Mesut’un Hanım ve M.. Y.. oğlu olarak nüfus kaydının düzeltilmesini istemiştir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının ölü eşi Fatih ile ana baba bir kardeşi olarak görünen M.. Y…’nün dedesi ve babaannesi üzerindeki mevcut nüfus kaydının iptali ile gerçek anne ve babası olan Hanım ve M.. Y.. çocuğu olarak tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece aile mahkemesinin görevli olması nedeni ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.

Soybağı davaları açısından; Türk Medeni Kanunu’nun soybağına ilişkin 282. maddesi düzenlemesi dikkate alındığında, soybağının kurulmasında ya çocuk ile ana ve babası arasında kan bağının bulunmasının yada evlat edinme ilişkisinin kurulmasını arandığı görülmektedir. Bu açıdan Türk Medeni Kanunu düzenlemesi çerçevesinde, kan bağına dayanan soybağı, yani çocukla biyolojik ana ve babası arasındaki soybağı ve evlat edinme ilişkisi yoluyla kurulan soybağı ayrımını yapmak mümkündür.

Türk Medeni Kanunu’nun 282. maddesi soybağının kurulmasına ilişkin genel esasları düzenlemiştir. Düzenleme uyarınca ana ile çocuk arasındaki soybağının doğum ile kurulacağı ifade edilmiştir (m. 282/1). Maddenin ikinci fıkrasında baba ile çocuk arasındaki soybağının babanın ana ile evlenmesi, babanın çocuğu tanıması veya hakim hükmüyle kurulacağı düzenlenmiştir. Üçüncü fıkrada ise kan bağına dayanan soybağının yanında, evlat edinme ilişkisi de evlatlık ile evlat edinen veya evlat edinenler arasında soybağını kuran bir yol olarak kabul edilmiştir.

TMK’nun 282. maddesinin birinci fıkrasına göre çocuk ile ana arasındaki soybağının kurulabilmesi için, çocuğun, ana olduğu iddia edilen kadın tarafından doğduğunun tespit edilmesi yeterlidir. Çocuğu doğuran kadının evli olup olmaması soybağının kurulması için önem taşımamaktadır.Ana ile evliliğin; çocuk ile babası arasında soybağını kurabilmesi; hem evliliğin çocuğun doğumundan önce gerçekleşmiş olması, hem de ana babanın çocuğun doğumundan sonra evlenmeleri halinde mümkündür. Evliliğin doğumdan önce gerçekleşmiş olması halinde; Türk Medeni Kanunu’nun babalık karinesini düzenleyen 285.maddesi gereğince evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babasının koca olduğu karine olarak kabul edilmiştir. Bu karine uyarınca, evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuk ile o evlilikte koca arasında soybağı kurulacaktır.

Babalık karinesinin çürütülmesi soybağının reddi İle mümkündür. Bu ise soybağının reddi davası ile sağlanabilir. Bunun dışında çocuk ile baba arasında kurulan soybağının ortadan kaldırılması imkanı bulunmamaktadır. Bir diğer deyişle asliye hukuk mahkemesinde açılacak kayıt düzeltme davası ile baba adının düzletilerek soybağının reddi imkanı bulunmamaktadır.

Ancak burada dikkate edilmesi gereken husus şudur; soybağının reddi davası, ancak babalık karinesinin kapsamında yer alan, dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını sağlayan bir davadır. Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın, kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için, böyle bir durumda çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığının tespitine yönelik olarak açılacak dava, soybağının reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır. Ömeğin kocanın eşi dışında bir başka kadın tarafından doğrulan çocuğu, eşinden doğmuş gibi nüfus kütüğüne kaydettirmesi ya da evliliğin sona ermesinden üçyüz gün geçtikten sonra doğan çocuğun üçyüz günlük süre içinde doğmuş gibi nüfusa kaydettirilmesi hallerinde durum böyledir.

Nüfus kayıt düzeltmesi davalarına gelince: Kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi, “nüfus kayıtlarının düzeltilmesi’’ davalarının konusunu oluşturur. “Kayıt düzeltilmesi”, aile kütüğüne düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının “düzeltilmesi” veya “değiştirilmesi” dir (Nüfus Yönetmeliği m. 143). 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35. maddesine göre, kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak, olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar, N.. M..nce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir. Dayanak belgelerindeki bilgilerin aile kütüklerine işlenmesi sırasında yapılmış bir maddî hata söz konusu değil ise aile kütüğünün herhangi bir kaydında düzeltme veya değişiklik ancak mahkeme kararı ile yapılabilecektir.

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 35. maddesinde “kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez.” ibaresi yer aldığından, her hangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur. Önemle vurgulanmalıdır ki; zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, her türlü kanıta başvurulabilir (YHGK, 11.2.1998 gün ve 2-87/77 sayılı).

Şu durumda; zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın açılan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davada resmi kayıt ve belgelere başvurulabileceği gibi tanık da dinlenebilecektir Buna karşılık, nüfus kütüklerindeki “’doğru olmayan kayıtların” düzeltilmesi için mahkemeden karar alınması zorunludur (T.K.M m.39. Nüfus Hizmetleri Kanunu m. 11). İşte bu noktalarda, nüfus kütüğünde yer alan “doğru olmayan kayıtlar”, ilgilileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından açılacak olan “kayıt düzeltme davası” ile gerçek durumuna uygun hale getirilebilir ki, bu dava uygulamada “nüfus kaydının düzeltilmesi davası” olarak adlandırılmaktadır. Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 36. maddesine göre her hangi bir sınırlama olmaksızın nüfus kütüğünde mevcut her kaydın düzeltilmesinin istenebileceği kuşkusuzdur.

Yukarıda açıklanan hususlar dikkate alındığında soybağı davaları ile nüfus düzeltim davaları arasında davanın tarafları dava açması süresi ve ispat kuralları bakımından ciddi ayrımlar bulunduğu açıktır.
Somut olaya gelince: davacı vekili, M…Y..’nün E… ve S…. Y.. üzerindeki nüfus kaydının iptali ile gerçek anne ve babası olan Hanım ve M.. Y.. çocuğu olarak onların hanesine geçirilmesini talep ve dava etmiştir.

Hemen belirtmek gerekir ki, anne yönünden soybağı doğumla kendiliğinden kurulduğundan, anne ile çocuk arasında soybağı davalarından söz edilemez. Dolayısıyla soybağı kurulması için hükme gerek bulunmamaktadır. Ancak, anne yönünden doğuran kadının kim olduğunun tespitine ilişkin dava gündeme gelebilir. Bu nedenle herhangi bir sebeple çocuğun kendisini doğuran kadının dışında bir başka kadının nüfus kütüğüne yazılmış olması, çocuk ile kadın arasında soybağı kurulduğu anlamına gelmeyecektir. Ancak, söz konusu yanlış kaydın düzeltilmesi, soybağı davaları ile değil açılacak kayıt düzeltme davası sonucunda gerçekleşecek (TMK m. 39) ve bu dava her türlü delil ile ispat edilebilecektir.
Eldeki davada, ana ile soybağının kurulması, bir diğer deyişle doğuran kadının tespit edilmesi halinde, çocuk ve doğuran kadın arasında soybağı doğrudan kurulacağına göre Mesut’u doğuran ananın öncelikle belirlenmesi gereklidir.

Gerçek annenin tespit edilmesi sonrasında ise babalık karinesine dayalı olarak babanın belirlenmesi mümkündür. Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre soybağının reddi davası ancak babalık karinesi kapsamında yer alan, dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını ifade eden bir davadır. Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir duruma çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığını tespitine yönelik olarak açılacak dava, soybağının reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davasıdır.

Annenin gerçek anne olan H.. Y.. olduğunun belirlenmesi halinde, babalık karinesi çerçevesinde Mesut, nüfus kaydına göre evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden itibaren (üçyüz gün içinde doğmuş ise bu durumda anne olarak H.. Y.. belirlendiği anda, baba olarak da M.. Y..’nün belirlenmesi yasa gereği olacaktır. O halde yasa gereği baba belirlidir ve babanın da M.. Y.. olduğunun kabul edilmesi zorunludur. Bu ise nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile mümkündür.

Ayrıca. M..’un, E… ve Saliha çocuğu olmadığı halde, yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle yasaya aykırı olarak kayıt edildiği de iddia edilmektedir. Bu türden yanlış ve yanıltıcı beyan ve işlemle yasaya aykırı olarak yapılan kayıtların düzeltilmesinin nüfus kaydının düzeltilmesi davası olduğu ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu açıktır.

Bu nedenle, davacı tarafından açılan davanın nüfus kayıt düzeltim davası olarak kabul edilmesi ve davaya asliye hukuk mahkemesinde bakılarak işin esası hakkında inceleme yapılması gerekirken aile mahkemesi görevinde olması nedeni ile davanın reddi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.” şeklinde karar verilmiştir.

Sıkça Sorulan Sorular

Nüfus kütüğündeki yanlış kaydı düzeltmek için düzeltme davasını kim açabilir?

Nüfus kütüğündeki yanlış kaydı düzeltmek için düzeltme davasını bu işlem nedeniyle hak kaybına uğrayan herkes açabilmektedir.

Nüfus kaydının düzeltilmesi davası hak düşürücü süre?

Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında zamanaşımı ve hak düşürücü süre bulunmamaktadır. Bu nedenle nüfus kayıtlarındaki yanlışlık nedeniyle hak kaybına uğrayan her ilgili kişi hukuki yarar bulunuyorsa her zaman dava açabilmektedir.

Nüfus kaydının düzeltilmesi davası nerede açılır?

Nüfus kaydının düzeltilmesi davası davacının yerleşim yerinin bulunduğu asliye hukuk mahkemesinde açılır.

bir yorum bırakın

Hemen Ara