Mirastan Çıkarma Sebepleri

Mirastan Çıkarma Sebepleri

Miras bırakan kişi bazen aile ilişkilerinde yaşanan problemler nedeniyle mirasçılardan birini veya birden fazlasını öldüğünde mirasından mahrum bırakmak istemektedir. Mirastan çıkarma nedenleri kanunda sınırlı şekilde düzenlenmiş olup keyfi olarak bu işlemin yapılması mümkün değildir. Yazımızda mirastan çıkarma sebeplerini ayrıntılı şekilde incelerken aynı zamanda mirastan çıkarmanın sonuçları hakkında ayrıntılı bilgiler vermeyi hedefliyoruz.

Mirastan çıkarma sebepleri

Miras bırakan sağlığında problem yaşadığı, kendisiyle ilgilenmeyen, gerekli bakım ve özeni göstermeyen mirasçısını mirasından pay almasını istemeyebilir. Miras bırakan kişinin yapacağı mirastan çıkarma işlemi sonucunda miraçsı saklı paylı mirasçı olsa bile mirastan herhangi bir talepte bulunamayacaktır. Mirastan çıkarma işleminin sonuçlarının ağır olması nedeniyle keyfi nedenlerle mirastan men mümkün olmayıp kanunda düzenlenen mirastan çıkarma sebeplerinin varlığı halinde bu işlem yapılabilir. Mirastan çıkarma sebepleri Türk Medeni Kanununun 510-513.maddelerinde düzenlenmiş olup temel olarak cezai mirastan çıkarma ve koruyucu mirastan çıkarma olarak ikiye ayrılmıştır.

Cezai sebeplerle mirastan çıkarma

Cezai mirasçılıktan çıkarma, belirli şartlar gerçekleştiğinde mirasbırakanın saklı paylı mirasçısını miras hakkından men etmesini sağlayan hukuki bir düzenlemedir. Mirasçılıktan cezai nedenlerle çıkarma (cezai ıskat) Türk Medeni Kanunu 510. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

Aşağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir:

  1. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,
  2. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse.

Kanundaki düzenlemede mirasçının miras bırakan veya miras bırakanın yakınlarına karşı suç işlenmesi durumunda mirastan çıkarılabileceği düzenlendiğinden miras bırakanın yakınları altsoy, üstsoyu veya akrabaları gibi sınırlı düşünülmemeli geniş olarak değerlendirilerek miras bırakan kişinin yakınları, bağlılık kurduğu kişiler örneğin arkadaşlar, komşusu v.b. kişilerde dahildir. Kanundaki suç işleme kavramı açısından ceza hukuku bakımından mahkumiyet kararı verilmiş olması zorunlu olmayıp suçun ağırlığı hukuk hakimi tarafından değerlendirilir. Bu durum Türk Medeni Kanunun 510.maddesinin gerekçesinde “Mirasçılıktan çıkarılanın işlediği suçun ağır bir suç oluşturup oluşturmadığına hukuk hakimi, Ceza Hukukunun buna ilişkin kararlarıyla bağlı olmaksızın karar verecektir.” şeklinde açıkça düzenlenmiştir.

Ailevi nedenlerle mirastan çıkarma durumunda mirastan çıkarılmak istenen kişinin miras bırakan kişiye veya ailesine aile hukukunun gerektirdiği yükümlülükleri ihlal etmesi gerekmektedir. Bu durumlara örnek olarak yoksulluğa ve zarurete düşme halinde yardım yükümlülüğünün ihlal edilmesi, aile onurunu korumamak, karşılıklı sevgi bağının kopması, ailenin birliğini ve huzurunu bozacak davranışlar göstermek verilebilir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 01.05.2004 tarihli 2004/5159 esas 2004/6038 sayılı kararında

“Toplanan delillerden; miras bırakanın çocuklarından Halilin aşırı şekilde borçlandığı, bu borç sebebiyle de alacaklıların murisi ölümle tehdit ettikleri, evini kurşunladıkları davacının ( Halilin ) kusurlu davranışı sonucu bu durumun doğduğu anlaşılmaktadır. Çocuklarda ailenin huzur ve bütünlüğünü korumak birbirlerine karşı yardım ve saygı göstermek zorundadırlar. Miras bırakan ıskatın sebebinde yanılmamıştır. Iskat yerindedir. Mahkemece davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 06.07.2011 tarihli 2011/11213 esas 2011/11605 sayılı kararında

“Davacının mirasbırakana karşı ilgisiz kaldığı, hastalığı ile ilgilenmediği dinlenen tanık beyanları ile sabit olmuştur. Mirasbırakanın vasiyetnamede gösterdiği mirasçılıktan çıkarma ( ıskat ) sebepleri ve Türk Medeni Kanununun 511. Maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Davanın reddi gerekirken; yazılı şekilde, davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde karar verilmiştir.

Koruyucu mirastan çıkarma

Koruyucu mirastan çıkarma aslında mirasçının çocuklarını korumak amacıyla yapılan bir işlemdir. Mirasçılıktan çıkarılmak istenen mirasçının borç ödemeden aciz belgesi bulunuyorsa bu kişinin saklı payının yarısı çocuklarına özgülenir. Koruyucu mirasçılıktan çıkarma Türk Medeni Kanunun 513.maddesinde borç ödemeden aciz sebebiyle mirastan çıkarma başlığında düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre:

  1. Mirasbırakan, hakkında borç ödemeden aciz belgesi bulunan altsoyunu, saklı payının yarısı için mirasçılıktan çıkarabilir. Ancak, bu yarıyı mirasçılıktan çıkarılanın doğmuş ve doğacak çocuklarına özgülemesi şarttır.
  2. Miras açıldığı zaman borç ödemeden aciz belgesinin hükmü kalmamışsa veya belgenin kapsadığı borç tutarı mirasçılıktan çıkarılanın miras payının yarısını aşmıyorsa, mirasçılıktan çıkarılanın istemi üzerine çıkarma iptal olunur.

Mirastan çıkarma altsoyu etkileri mi?

Mirastan çıkarma sebepleri yanında bu işlemin sonucunda mirastan çıkarılan kişinin altısoyu olan çocuklarının mirastan pay talep edip edemeyeceği merak edilen bir diğer konudur. Mirastan çıkarma işleminin sonucunda mirastan çıkarılan kişinin alt soyunun durumu Türk Medeni Kanununun 511.maddesinde düzenlenmiştir.

Türk Medeni Kanunu madde 511- Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamayacağı gibi; tenkis davası da açamaz.

Mirasbırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin miras payı, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna, yoksa mirasbırakanın yasal mirasçılarına kalır.

Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi saklı payını isteyebilir.

Sonuç olarak cezai mirastan çıkarma işlemi sonucunda mirastan men edilen mirasçının payı alt soyuna geçecektir. Yani mirastan men edilen mirasçının alt soyu mirasçının yerine geçecektir. Koruyucu mirastan çıkarma işlemi sonucunda ise mirastan çıkartılan kişinin saklı payının yarısı alt soyuna özgülenir. Mirasçı saklı payının diğer yarısını alabilecektir.

Hayırsız evlat mirastan nasıl çıkarılır ?

Miras bırakacak anne ve baba kendisiyle sağlığında ilgilenmeyen mirasçısının mirasından men etmenin mümkün olup olmadığını merak etmektedirler. Türk Medeni Kanunun 510.maddesinde mirasçının aile hukukundan doğan yükümlülüklerini ağır şekilde ihlal etmesi mirastan çıkarma nedeni olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle anne babaya bakmayan evladın mirastan men edilmesi mümkündür.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 26.1.2021 2019/5571 esas 2021/471 sayılı kararı

”Davalı anne, vasiyetnamede belirtilen ıskat sebeplerini ispat etmek için tanık dinletmiştir. Davalı tanıklarının, murisi uzun zamandır tanıdıklarını özel günlerde yanlarında olduklarını ancak davacıyı hiç yanlarında görmediklerini ilk defa duruşma salonunda gördüklerini; davacının anne babasına haber vermeden kayıplara karıştığını, davalı … hanımın daha önce kızının evini bilmediğini; davacının Bahçeköy’deki adresinin tespit edilmesinden sonra muris ve davalının bu adrese çiçek yaptırarak gittiklerini ancak davacının babasına “ne işiniz var niye geldiniz” dediğini; davacının babası ile helalleşmesi için eve çağrıldığını, eve geldiğinde anne ve babasının hoşgeldin dediği ve murisin gözünün yaşardığı; davacının murisin hastalığı için eve geldiğinde resimler çektiğini ve “bu adam nerede yatacak” gibi ifadeler kullandığını; bir kısım tanıkların ise murisin kızlarının olduğunu dahi bilmediğini; davacının mirasbırakana ve davalı annesine karşı ilgisiz kaldığı, hastalığı ile ilgilenmediği dinlenen tanık beyanları ile sabit olmuştur. Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Dosyada, tanıkların gerçek olmayan olayları gerçekmiş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu da bulunmadığından tanıkların sözlerine değer vermek gerekmektedir”

Miras bırakacak anne veya baba mirastan çıkarma nedenlerini ayrıntılı ve somut şekilde belirterek hazırlayacakları vasiyetname ile hayırsız evladı mirastan çıkarabilir. Mirastan çıkartılan mirasçının itiraz etmesi durumunda açılacak davada diğer mirasçılar mirastan çıkarma nedenlerini ispat etmeleri gerekmektedir.

Vasiyetname ile mirastan çıkarma işlemi nasıl yapılır?

Mirasçılıktan çıkarma işleminin nasıl yapılacağı Türk Medeni Kanununun 510.maddesinde miras bırakan ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabileceği şeklinde düzenlenmiştir. Burada ölüme bağlı tasarruflar miras sözleşmesi ve vasiyetnamedir. Mirastan çıkarma işlemi için en çok tercih edilen yol vasiyetname düzenlenmesidir.

Mirasbırakan kişi hem el yazılı hem de resmi vasiyetname ile mirastan çıkarma işlemi yapabilir. Miras bırakan kişi dışında başka bir kişi mirastan çıkarma işlemi yapamaz. Hazırlanacak vasiyetnamede mirastan çıkarma sebeplerinin belirtilmesi gerekli olup aksi halde işlem geçersiz olacaktır. Bu durum Türk Medeni Kanununun 512.maddesinde ”Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir’‘ şeklinde belirtilmiştir.

Vasiyetname ile mirastan çıkarma işleminde çıkarma nedeni olarak sadece ”mirasımdan men ediyorum, miras dışı bıraktım, mirastan pay almasını istemiyorum” gibi gerekçesi olmayan ifadeler kullanılmamalı mirastan çıkarma sebepleri açık ayrıntılı ve belirli olaylara dayanmalıdır. Aksi durumda mirastan men edilen kişi mirastan çıkarma işlemine itiraz ederse diğer mirasçıların mirastan çıkarma nedenlerini ispat etmesi gerekecek, nedenlerin belirsiz olması halinde ispat edememe riskiyle karşı karşıya kalınacaktır.


Mirastan çıkarma için noter onayı gerekir mi?

Vasiyetname ile mirastan çıkarma işlemi için vasiyetnamenin resmi şeklinde düzenlenmesi zorunlu değildir. Bu nedenle mirastan çıkarma için noter onayı zorunlu değildir. Ancak vasiyetnamenin resmi şekilde noter huzurunda yapılması vasiyetnamenin geçersiz olduğuna ilişkin yapılacak itirazlara karşı avantaj sağlamaya yardımcı olacaktır.


Mirasçılıktan çıkarma işlemi geri alınabilir mi?

Mirastan çıkarma işlemi için vasiyetname hazırlayan mirasbırakan bazı hallerde bu işlemi geri almak isteyebilir. Bu durumda mirastan çıkarma işlemi miras bırakan tarafından yeni bir vasiyetname düzenlenerek geri alınabilecektir. Bu nedenle mirastan çıkarma işlemi geri dönüşsüz bir işlem değildir. Miras bırakanın tasarrufuyla geri alınmak istenirse yeni bir vasiyetname düzenlenip, önceki düzenlediği vasiyetnamenin geçersiz olduğu belirtilmelidir.

Mirastan çıkarma işlemi miras bırakan tarafından kendi isteğiyle sağlığında geri alınmamışsa mirastan men edilen kişi miras bırakanın vefatından sonra mirastan çıkarma işlemine itiraz edebilir. Bu durumda mirastan çıkarılan mirasçı mirastan çıkarma sebebinin gösterilmemiş olması ve gösterilmişse mevcut olmadığını iddia ediyorsa mirastan çıkarmanın iptali davası açabilir.

Sonuç olarak mirasçılıktan çıkarma işlemi miras bırakan kişinin sağlığında hazırlayacağı yeni bir vasiyetname ile geri alınabilir. Miras bırakan sağlığında bu şekilde bir işlem yapmamışsa mirastan men edilen kişi miras bırakanın vefatından sonra mirastan çıkarma sebeplerinin mevcut olmadığını ileri sürerek dava açabilir.

İlgili Makale: Mirasçılar Vasiyetnameye İtiraz Edebilir Mi?

Mirastan çıkarma yargıtay kararları

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 22.12.2020 tarih 2019/5522 esas 2020/8054 sayılı kararında

”Somut olayda; davaya konu vasiyetname incelendiğinde, mirasbırakanın, “… Oğlum …’a itimat ederek verdiğim çeşitli vekaletnameler neticesinde adıma yaptığı işlemlerde kendi menfaatine ve diğer evlatlarımın zararına hareket ettiğinden, rahmetli annem aleyhine konuşarak ve bana da bir evladın babasına söyleyemeyeceği sözler ile argo sözler söyleyerek toplum içerisinde beni rencide ettiğinden…” demek suretiyle çıkarma sebebini bildirdiği görülmektedir. Çıkarma sebebi olarak gösterilen “ vekaletin kötüye kullanılması” hali, Türk Borçlar Kanununda düzenlenen vekalet ilişkisinin bir sonucu olup, aile hukukundan doğan yükümlülüklerin ihlali kapsamında değerlendirilemeyecektir. Dosya kapsamında toplanan delillere göre, diğer çıkarma sebeplerinin varlığı da ispat külfeti üzerinde bulunan davalılar tarafından ispat edilememiştir.

Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, “vekaletin kötüye kullanılması” halinin çıkarma sebebi sayılamayacağı, diğer çıkarma sebeplerinin varlığının ise davalılar tarafından ispat edilemediği, TMK’nın 512/3 maddesi gereğince, ölüme bağlı tasarrufun davacının saklı payı dışında (tasarruf nisabı oranında) yerine getirileceği, diğer bir anlatımla davacının saklı payını talep edebileceği dikkate alınarak, davaya tenkis davası olarak devam edilmesi gerektiği gözetilmeden, istemin tümden reddedilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 04.04.2017 tarihli 2016/3523 esas 2017/4550 sayılı kararında

”Mirasbırakan …, oğlu olan davacı ve onun çocuklarını mirastan çıkarma sebebini 15.07.2008 tarihli vasiyetnamesinde; “Oğlu Fuat’ın 1990’lı yıllardan itibaren gerek kendisine gerek diğer aile fertlerine karşı oldukça ilgisiz davranmaya başladığı, ilgisizliğinin giderek arttığı, 2000’li yıllardan itibaren ailesi yokmuşcasına hareketetmeye başladığı, hasta kardeşi ve kendileriyle hiçbir şekilde ilgilenmediği, telefondaki rica ve ikazlarına karşı küfürlerle karşılık verdiği gibi bir babaya söylenmeyecek sözleri ve hakaretleri sarfettiği, oğlunun hasta ve muhtaç durumdaki kardeşi Fatih ile hastalığından itibaren ilgilenmediği, ilgisini kestiği, Türkiye’de uzun süreli izin yapmasına rağmen kendilerini ziyarete gelmediği, arayıp sormadığı, hasta olan annesini ziyarete gelmediği, arayıp sormadığı, öldüğünde cenazesine gelmediği, torunlarının da kendilerine aynı babaları gibi hareket ettikleri, arayıp sormadıkları”olarak açıklamıştır.

Dinlenen davacı tanıkları, davacının mirasbırakana karşı gerekli evlatlık vazifelerini yaptığını, davacının ve eşinin hasta olan kardeşi Fatih’le ilgilendiklerini, davacının annesinin cenazesine aynı gün gelmedi ise de daha sonra geldiğini, torunlarının dedelerini görmeye gittiklerini ancak dedeleri tarafından istenmediğini, murisin, davacının eşinin büyü yapması nedeniyle eşinin vefat ettiğini düşündüğünü, davacıdan bu nedenle eşinden ayrılmasını istediği anlaşılmaktadır.

Toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının mirasbırakana karşı gerekli evlatlık vazifelerini yerine getirmeye çalıştığı, ailesini ziyarete gittiği, annesinin ölümünde geçde olsa geldiği, kardeşi ile ilgilendiği, murisin davacının eşinin murisin eşine büyü yaptığı yönünde murisin yanılgılı bir düşünce içinde olduğu, davacının vasiyetnamede kendisine söylendiğini belirtiği sözler ve hakaretlerin davalı tarafça ispat edilemediği, bu itibarla miraçılıktan çıkarmanın geçerli olmadığı ortadadır.” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 06.04.2017 tarihi 2015/19402 esas 2017/4866 sayılı kararı

”Somut olay; mirasbırakan, oğlu olan davacıyı mirastan çıkarma sebebini vasiyetnamesinde; “… bana ve aile üyelerime aile hukukundan doğan yükümlülüklerini hiç yerine getirmemiştir. Yine kanunun 230.maddesinde belirtilen yardım, saygı ve anlayışı göstermemiş ve aile onurunu gözetmemiştir. Tam tersine bana bu yaşıma kadar sürekli eziyet etmiştir. Bir evlada yakışmayacak davranışlarda bulunmuştur. Eşimle birlikte Almanya’da 20 yıl çalışarak edindiğimiz Bozdoğan-Nazilli ve İzmir’deki taşınmazları eşimin vefatından sonra mahkeme kanalıyla yok denecek düşük fiyatlara sattırmıştır. Altıntaş Mah. 95 sok. no.50 adresindeki …. Apartmanında 3.katında yaptırdığımız tadilattan sonra kızımın evlenmesinden itibaren 1998 yılından bu güne kadar kızımla beraber oturduğumuz konutu yıktırmak için belediyeye şikayette bulunmuş, belediye yıkmadı diye belediye başkanı ve bürokratlarına soruşturma açtırtmış ve en sonunda …. Başkanı….’in sırf binayı yıktırmamasından dolayı hakkında ağır ceza mahkemesinde görevi suistimal davası açılmasına neden olmuştur. 80 yaşından sonra beni sokağaatmak için bu kadar gayret gösteren bir evladın verdiği üzüntü nedeniyle 2003 yılında felç geçirip bir hastanede 3 ay evde yatalak olarak kalmama neden olmuştur.” olarak açıklamıştır.

Dinlenen davacı tanıkları, davacının mirasbırakana karşı gerekli evlatlık vazifelerini yaptığını, davacının kendisiyle ilglendiği yönünde murisin beyanları olduğu, davacının annesinin ölümünden sonra problemleri olduğu, davacının yurtdışından muris babasını ziyarete geldiği ancak davalının kapıyı açmadığı anlaşılmaktadır. Toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının mirasbırakana karşı gerekli evlatlık vazifelerini yerine getirmeye çalıştığı, ailesini ziyarete gittiği anlaşılmakla, aile yükümlülüklerinin önemli ölçüde yerine getirmediği hususunun davalı tarafça ispat edilemediği, bu itibarla miraçılıktan çıkarmanın geçerli olmadığı ortadadır.

Hal böyle olunca, mahkemece; dava konusu 04.02.2005 tarihli vasiyetname ile mirasbırakan …’nin çocuğu olan davacı hakkında gösterdiği sebeplerin, mirasçılıktan çıkarma sebebi sayılabilecek nitelik ve nicelikte bulunmadığı gözetilerek, TMK. nun 512. maddesinin 3. fıkrasının ilk cümlesi uyarınca mirasçılıktan çıkarmanın tasarruf nisabı oranında geçerli olacağı, başka bir ifade ile davacının saklı payını isteyebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edilebileceği düşünülmeden, istemin tümden reddilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 14.03.2019 tarih 2018/7003 esas 2019/2130 sayılı kararı

”Somut olaya dönüldüğünde; murisin davacı oğlu …’i, kendisine karşı olan ve aile hukukundan doğan hiçbir yükümlülüğü yerine getirmemesi, kendisini öldürmeye çalışması, eşinin cenaze töreninden sonra birçok kişinin önünde dövmesi, sürekli hakaretler etmesi, iftira atması, saygı, sevgi göstermeyen biri olması, sahte senet düzenleyerek kendisine borçlu göstermesi sebebiyle mirasçılıktan çıkardığı, vefatı halinde tüm mirasını kızları …, …’ya bıraktığını vasiyet ettiği görülmektedir. Mirasbırakan …’nin 29.06.2012 tarihli vasiyetnamede açıkladığı davacıyı mirastan ıskat sebebinin ispatı, çıkarmadan yararlanan davalı mirasçılara düşmektedir.

Davalılar, iddialarını ispat etmek için tanık dinletmiştir. Davalılar tanığı …; “Ben davalı …’nin imam nikahlı eşi olurum. Muris … ile davacı … Bey arasında kayınpederimizin cenazesinde yaşamış olduğumuz bir olay vardı. Cenazede normalde yıkandıktan sonra cenaze son kez evini ziyaret eder, adetleri böyledir. Ancak 02/10/2009 günü … kayınpederimizin cenazesinin evine gitmesine izin vermiyordu. Bunun için herhangi bir sebep de göstermedi. Bu nedenle muris … ile tartıştılar. Yemek esnasında kızgınlıkla ‘sana yedirtmem’ diye … Bey bağırdı. Buradaki kastın … Hanımın paraları olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ona ‘Çok şerefsizsin, Allah belanı versin’ gibi söylemlerde bulundu, sonra da kendisini sarsmaya başladı, hatta tokatlamaya çalıştı. Ancak muris … kendisini koruduğu için tokadı atamadı. Bu esnada … oğluna seslenerek “Alın şu kadını” dedi. Hatta bu olay yaşanırken bacağınım … de olaya müdahale etmeye çalıştı. Bu nedenle kendisi de sanırım bir kaç yumruk yedi. Bunun üzerine bayıldı ve hastaneye kaldırıldı. Kayınvalidem muris …’nin bu olay neticesinde kolu şişti. Davacı …, annesi muris …’yi hiç ziyaret etmezdi, bayramlarda dahi hiç ziyaret ettiğini görmedim.” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada, tanığın gerçek olmayan olayları gerçekmiş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu yoktur. O halde, tanığın sözlerine değer vermek gerekir.

Bu durum karşısında Mahkemece, dinlenen tanık beyanı ile davalıların; davacının, murisin eşinin cenaze töreninden sonra murisi birçok kişinin önünde sarsıp, hakaret ettiği gibi, murise karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmediği ve böylece mirastan ıskat sebebini ispat ettiği anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

bir yorum bırakın

Hemen Ara