Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanma Davası

Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanma - samsun avukat cansu bayramoğlu

Fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası TMK 166/4.maddesinde ” Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.” Uygulamada fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası en çok boşanma davasında eşine herhangi bir kusur yükleyemeyen ve boşanmak isteyen tarafın başvurabileceği bir dava türüdür. Ancak fiili ayrılık nedeniyle boşanmayı düzenleyen TMK 166/4.maddesinde bulunan şartların ve ayrılık süresinin uzun olması, eşlerin boşanma kararı için makul olmayan bir süre beklemeleri nedeniyle 22.02.2024 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Yeni düzenlemeyle ortak hayatı tekrar kurmak istemeyen tarafların uzun süreler beklemeden boşanmalarının yolu açılmıştır.

fiili ayrılık nedeniyle boşanma

Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanma Davası Şartları

Fiili ayrılık nedeniyle boşanma davasına karar verilebilmesi için gerekli şartlar:

Reddedilmiş bir boşanma davası bulunmalıdır.

Boşanma davasının ne şekilde açıldığı, boşanma nedeni olarak nelerin öne sürüldüğü önemli değildir. Önemli olan boşanma davasının reddedilmesi ve kararın kesinleşmesi gerekmektedir. Taraflar arasında reddedilip kesinleşen birden çok boşanma davası bulunabilir. Bu durumda reddedilen boşanma davasından sonra süre dolmadan ikinci bir boşanma davası açılmış olması ilk davanın boşanmaya esas alınmasını engellemez. Örneğin boşanma davası açılıp reddedildi, daha sonra tekrar boşanma davası açılıp reddedilmesi durumunda ayrılık süresinin hesaplanmasında ilk reddedilen boşanma davasının kararın kesinleştiği zaman dikkate alınır.

Fiili ayrılık nedeniyle boşanma davasına evliliğin butlanı ve feshi kararları, yetkisizlik nedeniyle reddedilen boşanma davaları, fiili ayrılık süresi dolup buna ilişkin dava açılıp bu davadan feragat edilmesi nedeniyle reddedilen boşanma davaları dayanak alınarak fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası açılamaz. Açılan davanın feragat nedeniyle reddedilmesi ve yabancı mahkemeden alınan boşanma ret kararları Türkiyede tanınması gerçekleşirse fiil ayrılık nedeniyle açılan boşanma davasına dayanak teşkil eder.

Reddedilmiş boşanma kararı kesinleştikten sonra ortak hayat yeniden kurulmamış olmalıdır.

Ortak hayatın yeniden kurulduğu anlaşılırsa fiili ayrılık nedeniyle açılan boşanma davası reddedilir. Ortak hayatın yeniden kurulamadığının ispat yükü davayı açan kişiye aittir. Davayı açan kişi ortak hayatın yeniden kurulamadığı ispatlamalıdır. Tanık anlatımları, taraflar arasında nafaka davasının bulunması, pasaport kayıtları delil olarak kullanılabilmektedir.

Ortak hayatın hangi nedenle kurulmadığı önemli değildir. Yani davayı açan kişi kötü niyetli ve kusuru nedeniyle ortak hayat kurulamıyorsa, davacı başkasıyla yaşıyor ya da fiili olanaksızlık nedeniyle ortak hayatın kurulamaması durumunda da boşanma kararı verilir. Tarafların her bir araya gelmesi ortak yaşamın yeniden kurulduğu anlamına gelmemektedir. Örneğin; tarafların çocuklar için bir araya gelmesi durumunda çocukları ziyaret etmek, özel günlerinde bir arada kutlama yapmak, herhangi bir konuyu konuşmak için bir araya gelmeleri, zorunluluk nedeniyle bir araya gelmeleri ortak hayat tekrar kurulmuş gibi yorumlanmaz. Bu konuda hakimin takdir yetkisi bulunmaktadır.

Reddedilmiş boşanma kararının kesinleşmesinden sonra süre geçmiş olması

TMK 166/4. Maddesinde kesinleşme kararından sonra 3 yıllık sürenin geçmesi aranmaktaydı. Ancak bu hüküm Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilmiştir. Anayasa mahkemesi iptal kararında hükümde öngörülen 3 yıllık sürenin uzun olduğu eşlerin makul bir sürede boşanma kararı elde edebilmeleri için yeni düzenleme yapılmasını öngörmüştür. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin iptal kararının resmi gazete yayınlanmasından itibaren süre bakımından yeni düzenleme yapılması için yasama organına dokuz aylık süre verilmiştir. Yeni düzenlemede 3 yıllık ayrılık süresinin 1 yıla düşürülmesi gündemdedir.

Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanmada 3 Yıllık sürenin 1 Yıla Düşürülmesine İlişkin Değişiklik Kararı

TMK 166/4.maddesinde düzenlenen eşler arasında belirli bir süredir ortak yaşamın kurulmamasının hukuken de sonlandırmak için açılacak boşanma davası için üç yıllık fiili ayrılık süresinin beklenmesinin boşanmayı önemli ölçüde zorlaştırması ve ortak hayata dönmek istemeyen tarafları evli kalmaya zorlanması nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından 22.02.2024 tarihinde iptal edilmiştir. Bu sayede fiili ayrılık süresinin azaltılması yönünde yeni düzenlemede 3 yıllık ayrılık süresinin 1 yıla düşürülmesiyle ilgili çalışmalar yapılmaktaydı.

Resmi gazetede 14.11.2024 tarihinde yayınlanan  Noterlik  Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik  Yapılmasına Dair Kanuna göre 4721 sayılı Kanunun 166.maddesinin dördüncü fıkrası “Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak bir yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir. ” şeklinde değiştirilmiş olup fiili ayrılık süresi 1 yıla düşürülmüştür.

 

Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanma Anayasa Mahkemesi Kararı

Anayasa Mahkemesinin 22.02.2024 tarihinde 2023/166 esas numaralı dosyasında Ankara 18. Aile Mahkemesi itiraz yoluna başvurarak TMK 166. Maddesinin 4.fıkrasının Anayasa’nın 5.,12,14, 17 ve 41.maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek iptaline karar verilmesini talep etmiştir. İtiraz gerekçesinde boşanma kararı verilebilmesi için daha önce açılan boşanma davasının reddine dair kararın kesinleşmesinden sonra üç yıl süresince ortak hayatın yeniden kurulamamış olmasının gerektiği, bu sürenin adil olmadığı, kural nedeniyle eşlerin uzun sürelerin sonunda boşanabildiği bu durumun kişilerin evlilik dışı ilişki yaşamalarına neden olduğu, devletin aileyi koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle iptali istenmiştir.

Anayasa mahkemesi yaptığı değerlendirmede ” buna göre boşanma kararı verilmesi için kuralda öngörülen süreç bir bütün olarak değerlendirildiğinde ortak hayatın yeniden kurulamadığı hallerde makul olmayan bir süre boyunca ilgililerin boşanma kararı elde etmelerine imkan sağlamadığı anlaşılmıştır. Başka bir ifadeyle kural, ortak hayatın yeniden kurulamadığı durumlarda evlilik birliğinin uzun bir süre boyunca sona erdiremeyen ilgililere katlanamayacakları bir külfet yüklemektedir. Bu itibarla özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesine isteme hakkı ile aile kurumunu koruma amacı arasında makul bir denge sağlamayan kuralın orantılılık alt ilkesi yönünden ölçülülük ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa mahkemesinin ilgili kararına https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/Dosyalar/Kararlar/KararPDF/2024-56-nrm.pdf  linkinden ulaşabilirsiniz.

Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanma Davasında Nafaka Ve Tazminat

Fiili ayrılık sebebiyle boşanma davasında boşanma kararı verilebilmesi için eşlerin kusur durumlarının araştırılması gerekli değildir. Ancak boşanmanın ferisi olan nafaka, tazminat gibi talepler bulunmaktaysa eşlerin kusur durumlarının ayrıca araştırılması gerekir. Kusur durumu belirlenirken dava önce taraflar arasında görülüp reddedilen boşanma davasındaki olaylar ve fiili ayrılık süresinde gerçekleşen kusurlu davranışların da dikkate alınır. Bu şekilde belirlenecek tarafların kusur durumları sonucunda nafaka ve tazminat bedelleri belirlenir. Fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası genellikle eşine kusur yükleyemeyen tarafın boşanmak istemesi durumunda başvurduğu bir yöntemdir. Ancak eşi kusursuz olduğu halde sadece fiili ayrılık nedeniyle boşanma davasında kullanabilmek için dayanak davayı açan eş kusurlu kabul edilir. Bu durum fiili ayrılık nedeniyle boşanma davasında tazminat bakımından oldukça önemlidir. Bu duruma ilişkin Yargıtay kararı:

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 26.02.2018 tarih 2018/531 esas 2018/2542 sayılı kararı

” Mahkemece yapılan yargılama sonucunda tarafların TMK 166/son maddesi uyarınca boşanmalarına, kadın lehine manevi tazminata hükmedilmiştir. Davacı-karşı davalı erkeğin açtığı dayanak davada, davanın kanıtlanamaması nedeniyle reddine karar verilmiş, kararda davacı-karşı davalı erkeğe kusur yüklenmemiştir. Bu davadan sonra taraflar bir araya gelmemişler, taraflar arasında kusur olarak kabul olarak kabul edilebilecek yeni bir olay da yaşanmamıştır. Bu durumda; davacı-karşı davalı erkeğin boşanmaya sebep olan olaylardaki kusuru, ret ile sonuçlanan ilk davayı açıp birlikte yaşamaktan kaçınması ve boşanma sebebi yaratması olduğunun kabulü gerekir.”

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 17.04.2012 tarih 2011/5516 esas 2012/9880 sayılı kararı

” Taraf vekillerinin 21.10.2010 tarihli oturumdaki ” tarafların ayrı yaşıyor olmalarının sebebinin tanıklardan sorulmasına ilişkin taleplerinin ” mahkemece davanın TMK 160/son maddesine dayalı olması nedeniyle reddedilmiştir. Eylemli ayrılık nedeniyle boşanma davasında, boşanma kararı verilmesi için eşlerin kusur durumlarının ayrıca araştırılması gerekmez. Ancak, kusur durumunun tespiti, nafakalar ve tazminatlar yönünden önem arz etmektedir. Açıklanan sebeplerle taraf vekillerinin tanıkların dinlenilmesi yönündeki talebinin reddi, kusurun tespiti ve tazminatlar yönünden savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul hatasıdır. Mahkemece bu yön dikkate alınmadan eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru değildir.”

Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanma Davasında Yargıtay Kararları

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 20.02.2014 tarihli 2014/1152 esas 2014/3485 sayılı kararı

Medeni Kanunun 166/son maddesi; boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verileceği hükme bağlanmıştır.

Kocanın Bakırköy 9.Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı boşanma davası reddedilmiş 13.09.1990 da kesinleşmiş, yine daha sonra Bakırköy 6.Asliye Hukuk Mahkemesindeki dava da retle sonuçlanmış ve 13.09.2002’de kesinleşmiştir. Toplanan delillerden ilk davanın reddinden sonra eşlerin bir araya gelmedikleri anlaşılmaktadır. Kesinleşen ilk davadan sonra üç yıl geçtikten sonra bu dava açılmıştır. Daha sonra ikinci bir davanın açılmış olması ilk davanın boşanmaya esas alınmasını engellemez. Yasanın aradığı şartlar gerçekleşmiştir. Boşanmaya karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır”

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 27.09.2012 tarih 2012/16835 esas 2012/22684 sayılı kararı

” Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı kocanın daha önce açtığı boşanma davası reddedilmiş, karar 05.04.2001 tarihinde kesinleşmiştir. Boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra davacı kocanın Almanya’da birlikte yaşamak için konsolosluk aracılığıyla belge gönderdiği, bu konuda girişimde bulundukları, kocanın Türkiye’ye geldiği 2005-2006 yılı yaz aylarında aynı evde yaşadıkları anlaşılmıştır. Ortak hayatın yeniden kurulmamış olması koşulu gerçekleşmemiştir. O halde, isteğin reddi gerekirken hatalı gerekçe ile boşanma kararı verilmesi doğru görülmemiştir.”

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 04.07.2012 tarih 2011/23288 esas 2012/18531 sayılı kararı

” Dava, TMK 166/son maddesine dayalı olarak açılmıştır. Tarafların reddedilen boşanma davasından sonra sosyal ilişkiler ve çocukla bir araya gelmeye yönelik birliktelikleri ve bu şekilde gerçekleşen davacının çocuğunu görmek üzere davalının evine gitmesi evlilik birliğini devam ettirmek üzere bir araya gelme olarak nitelendirilemez. Zira bir araya gelmek ortak yaşamı yeniden kurmak ve sürdürmek amacıyla gerçekleşmelidir.”

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 12.02.2014 tarih 2014/1479 esas 2014/2578 sayılı kararı

”Mahkemece, tarafların zaman zaman bir araya geldikleri gerekçesiyle davacı koca tarafından açılan fiili ayrılık nedenine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı koca tarafından açılan önceki boşanma davasının reddedildiği ve ret kararının 15.02.2007 tarihinde kesinleştiği, bir kısım tanıkların tarafların boşanmadan sonra bir araya gelmediklerini ifade ettikleri, bir kısım tanıkların ise, davacı kocanın zaman zaman eşinin yanına gelip gittiğini ve hanede kaldığını beyan ettikleri, ayrıca davalı kadının fiili ayrılık döneminde eşi aleyhine tedbir nafakası davası açtığı ve mahkemece de nafaka ödenmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, tarafların üç yıllık fiili ayrılık döneminde ortak hayatı yeniden kurduklarına dair yeterli ve kesin delil bulunmadığı halde, yazılı şekilde davanın reddi doğru olmamıştır”

 

  

bir yorum bırakın